Tiroid Bezi ve Görevleri
PROF DR METİN ÖZATA
Tiroid bezi boynumuzun ön tarafında bulunan bir organımızdır. Tiroid bezinin görevi tiroid hormonlarını üretmek, depolamak ve gerektiğinde kana vermek ve böylece metabolizmamızı ayarlamaktır.
Tiroid bezi küçük bir bezdir; 15-20 gram kadar ağırlığı vardır ve bir ceviz büyüklüğündedir. Boynun ön tarafında cildin altında bulunur ve kelebek şeklindedir. Kelebeğin kanatları sağ ve sol lob olarak adlandırılırken, bu iki lobu birleştiren ortadaki kısma istmus adı verilir. Her lob 4 cm uzunluğunda ve 1-2 cm enindedir.
Tiroid bezi adem elması denen nefes borusu çıkıntısının (gırtlak) tam arkasındadır ve yutkunmakla aşağı yukarı hareket eder. Doktorlar muayene sırasında bu nedenle yutkunmanızı isterler.
Tiroid bezi gıda ve suyla alınan iyot minerali ile tiroid hormonları yapan bir organdır. Su ve gıdalarla alınan iyot bağırsaklardan kana geçtikten sonra boynumuzda bulunan tiroid bezine gelir ve tiroid hormonlarının üretilmesinde kullanılır. Tiroid bezine giren iyot burada tirozin isimli aminoasitle birleşerek T3 ve T4 adı verilen tiroid hormonlarının oluşumunu sağlar. T4 hormonun yapısında dört tane iyot molekülü olduğu için T4, T3 hormonun yapısında ise 3 tane iyot molekülü olduğu için T3 adı verilmektedir. Tirozin aminoasiti yediğimiz proteinli gıdalarla sağlanır. Görüldüğü gibi tiroid hormonlarının yeteri kadar yapımı için protein ve iyodun gıda ve suyla vücuda yetecek kadar alınması gerekmektedir. Bezde oluşan T3 ve T4 hormonları daha sonra kan dolaşıma salınarak vücudun bütün organlarına ve hücrelerine girer ve etkilerini göster
Vücudumuzdaki tüm hücreler tiroid hormonlarından etkilenmektedir. İnsanın, anne karnındayken gelişimi, doğduktan sonra büyümesi ve tüm metabolizma faaliyetleri tiroid hormonları tarafından kontrol edilmektedir. Tiroid hormonlarının vücudumuzda etkilemediği organ veya hücre yok gibidir. Kalp hızı, kan kolesterol düzeyi, vücut ağırlığı, kasların güçlü olması, adet düzeni, cilt ve tırnaklar, kemikler, seks organları, beyin ve psikolojik durum tiroid hormonlarından etkilenmektedir.
Tiroid bezinden iki türlü tiroid hormonu salgılanır. Bunlardan daha fazla salgılananı T4 (%80 oranında salgılanır), daha az salgılananı (%20’si) ise T3 hormonudur. Hücrelere giren ve etkili olan hormon T3 hormonudur; T4 hormonu hücreye girmez. Bu nedenle T4 hormonu vücudumuzda özellikle karaciğerde ve diğer organlarımızda deiyodinaz enzimleri ile T3 hormonuna dönüşmektedir. Bu dönüşümün bozulması durumunda T3 yeterince oluşamaz ve tiroid hormonları etkisini gösteremez.
Kandaki T4 ve T3 hormonları bazı proteinlere bağlanarak dolaşırlar. Bu proteinlere bağlanan tiroid hormonlarına total T4 ve total T3 adı verilir. Kanda bulunan tiroid hormonlarının çok azı kanda hiçbir proteine bağlanmadan serbest olarak bulunur ki, bunlara serbest T3 ve serbest T4 hormonları denir. Serbest T3 ve serbest T4 hormonları total T3 ve total T4 hormonlarıyla bir denge halinde bulunduğundan tiroid bezinin çalışma durumunu (az, çok veya normal çalışmasını) en iyi yansıtan testler serbest tiroid hormonlarıdır. Kan dolaşımından hücrelere total hormonlar değil serbest hormonlar girmektedir. Bu nedenle total T4 ve T3 tetkikleri yerine serbest T4 ve serbest T3 hormonlarını ölçtürmek daha iyidir.
Tiroid bezinin çalışması beynimizin tabanında bulunan hipofiz bezi tarafından kontrol edilir. Hipofiz bezi, TSH adı verilen bir hormon salgılar ve bu hormon kan yoluyla tiroid bezine gelerek ondan tiroid hormonu yapmasını ister TSH hormonu tiroid bezinin iyot tutmasını sağladığı gibi tiroid hormonlarının yapılmasını da sağlar.
Tiroid bezi az hormon salgıladığında hipofiz bezi TSH salgısını artırarak tiroid bezinin daha çok hormon üretmesini sağlar. Bu nedenle tiroid bezinin az hormon salgıladığı tiroid yetmezliğinde (hipotiroidi) kanımızda TSH hormonu normalden yüksek, fakat T3 ve T4 hormonları düşük olarak bulunur.
Tiroid bezi bazı hastalıklar nedeniyle çok hormon salgılarsa, yani kanımızda T3 ve T4 hormonları çok artarsa bu defa hipofiz bezinden salgılanan TSH hormonu azalır. Kanımızda T3 ve T4 hormonları ne kadar yükselirse TSH hormonu da o kadar azalır. Hipertiroidi denilen tiroid bezinin aşırı çalışması durumunda kanımızda T3 ve T4 hormonları yüksek iken TSH hormonu normalin altına iner ve düşüktür.
Görüldüğü üzere hipofiz bezi kandaki T3 ve T4 hormon düzeyine göre TSH hormon salınışını azaltıp artırmaktadır.
Hipofiz bezi ise, beynimizde, hipofiz bezinin üzerinde bulunan hipotalamus organı tarafından kontrol edilir. Hipotalamus organı salgıladığı TRH isimli hormon ile hipofiz bezinden TSH salınışını sağlar.
Görüldüğü gibi hipotalamus, hipofiz ve tiroid bezi birbirine bağımlı olarak çalışan ve birbirlerini kontrol eden 3 bezdir. Tiroid bezini hipofiz bezi kontrol ederken, hipofiz bezini de hipotalamus organı kontrol etmektedir. Hipotalamusdan salgılanan TRH hormonu hipofiz bezini etkileyerek buradan TSH hormonu salgılatır. Hipofizden salgılanan TSH hormonu ise tiroid bezinden tiroid hormonlarının yapılmasını ve kana salgılanmasını sağlar.
Aç kalmak veya diyet yapmak tiroid hormonlarını azaltır:
Düşük kalorili diyet yapmak hem TSH salgısını azaltır hem de T4’den T3 oluşumunu azaltır. Düşük kalorili beslenmenin yaptığı bu değişiklik üç hafta sonra kendiliğinden düzelir. 800 kalorilik bir diyet 4 gün devam ederse T3 ve T4 hormonunda düşme olduğu saptanmıştır. Ancak günlük karbonhidrat miktarı 200 gram olursa tiroid hormonlarında bu şekilde bir düşme olmadığı da saptanmıştır. Gıdalarla alınan karbonhidrat miktarı 200 gramın altında olursa T3 hormonunda düşme olmaktadır. Günlük alınan toplam kalori 600 kalorinin altına inerse karbonhidrat alımı ne olursa olsun T3 hormonunda yine düşme olmaktadır.
Özetle, hem toplam kalorideki azalma hem de karbonhidrat azalması T3 hormonunda düşme yapmaktadır. Açlıkta ise kortizol hormonunda artma, T3 hormonunda ise azalma olmaktadır. Otuz saatlik bir açlık sonrası sağlıklı erkeklerde serum TSH hormonunda ve T3 hormonunda azalma olduğu saptanmıştır. Egzersiz veya spor yapılırken alınan kaloriden fazlası yakılırsa T3 hormonunda azalma oluşmaktadır. Kadın atletlerde 4 gün süren düşük enerjili beslenme T3 hormonunda azalmaya, T4 hormonunda ise hafif artışa neden olduğu gösterilmiştir. Bunun anlamı egzersiz ile oluşan kalori azlığının T4’den T3’e dönüşümü azaltmasıdır ve gıdayı artırınca bu değişiklik düzelir.
Uykusuzluk durumunda da benzer şekilde T4 hormonu artarken T3 azalır. Depresyondaki kişilerde de aynı değişiklik gözlenir.
Alkoliklerde ve karaciğer hastalarında ise T3 ve T4 düşerken TSH hormonu normaldir.
Tiroid hormonları metabolizmamızı hızlandırır:
Tiroid hormonlarının en önemli görevlerinden birisi bazal metabolizma denilen istirahat halindeyken harcanan kalorileri ayarlaması ve enerji üretimini sağlamasıdır. Bu sayede vücudumuzun ısısı ayarlanır ve belirli bir düzeyde tutulur. Bu ısı oluşması olayı aldığımız oksijenin yakılması sırasında oluşur. Görüldüğü gibi tiroid bezi vücudumuzu bir soba gibi ısıtmaktadır. Tiroid bezi az çalışırsa vücut ısısı düşer ve üşürüz. Bunun tersine çok çalışırsa metabolizma hızlanarak kendimizi sıcak hissederiz ve sıcak yerlerden kaçarız.
Tiroid hormonlarının kan yağları üzerine etkisi :
Tiroid hormonlarının fazla salgılanması kan yağlarının yani kolesterol ve trigliserit dediğimiz yağların yakılmasını artırarak bunların kan düzeylerinde azalma yapar. Tiroid hormonlarının az salgılandığı durumda (hipotiroidi) metabolizma yavaşladığından kan yağları fazla yakılamaz ve kanda birikir. Sonuçta kandaki kolesterol ve trigliserit isimli yağlar çok yükselir. Bu nedenle kan yağları yüksek kişilerde mutlaka tiroid hormon tetkikleri yapılarak altta bir tiroid bezi az çalışma durumu olup olmadığı araştırılmalıdır. Kan yağlarını yükselten diğer bir hastalık ise şeker hastalığıdır.
Karbonhidrat metabolizmasına etkisi:
Tiroid hormonlarının ekmek, şeker ve nişasta gibi karbonhidratların yakılmaları ve böylece enerji üretilmesinde önemli görevleri vardır. Kandaki şekerin insülin hormonu sayesinde hücrelere girmesini tiroid hormonları artırır. Kanda şeker azaldığında ise tiroid hormonları karaciğerden kana şeker salınmasını artırarak kan şekerinin daha fazla düşmesini önler.
Tiroid hormonlarının büyüme ve boy üzerine etkisi:
Çocukların büyümesi için tiroid hormonlarının yeteri kadar kanda olması gerekir. Tiroid hormonu az salgılanan çocuklarda büyümede gerilik, boy kısalığı veya cücelik oluşur.
Beyin gelişimi ve anne karnındaki bebeğin büyümesi tiroid hormonlarına bağlıdır:
Anne karnındaki bebeğin beyin gelişimi anneden göbek kordonuyla gelen tiroid hormonlarına bağlıdır. Eğer annede tiroid yetmezliği varsa az hormon gelir ve bebeğin beyin gelişimi iyi olmaz ve zeka geriliği ortaya çıkar. Bu nedenle gebeliğin ilk aylarında tiroid hormon tetkiki yapılarak tiroid hormon azlığı olup olmadığı araştırılmalıdır. Beyin dışındaki diğer organların gelişimi için de tiroid hormonlarının yeteri kadar vücutta bulunması gerekir.
Tiroid hormonları iştah ve vücut ağırlığını kontrol eder:
Tiroid hormonlarının az salgılanması veya fazla salgılanması iştah ve vücut ağırlığında değişiklikler yapmaktadır.
Tiroid hormonlarının az olması gıda alma olayını azaltırken fazla olması iştahı artırarak aşırı yemek yenmesine neden olur. Kiloda görülen değişiklikler ise tiroid hormonlarının bazal metabolizma hızını etkilemesinden kaynaklanmaktadır. Hipotiroidi denilen tiroid bezinin az çalışması durumunda önceki kiloya göre %15-30 oranında kiloda artma, hipertiroidi denilen tiroid hormonlarının fazla salgılanması durumunda ise önceki kiloya göre % 15 oranında kilo kaybı söz konusudur. İlaçlarla tedavi yaptığımız hipertiroidili hastalarda yaklaşık 1-2 ay sonra hastaların kilo almaya başladığını görürüz. Hipertiroidi durumunda bazal metabolizma hızı fazladır ve aşırı oksijen tüketimi vardır. Bazal metabolizma hızındaki bu değişiklikler karbonhidrat ve yağ metabolizmasını da etkileyerek kan yağları düzeylerinde değişiklikler yapmaktadır. Tiroid hormonları vücudumuzda yağ yapım hızını ve yağ yakılmasını etkilemektedir. Karaciğer ve yağ dokusunda bulunan ve yağ yapımını sağlayan enzimler tiroid hormonlarından etkilenmektedirler.
ÇOCUKLUKLARDA TSH VE YÜKSEKLİĞİ
TSH yüksekliği tiroid bezi yetmezliğinin en önemli göstergelerinden birisidir. TSH yüksekliği erişkin yaşlarda veya çocuklarda hipotiroidi denen tiroid yetmezliğinin işaretidir. Eğer erişkin bir kişide veya çocukta TSH yüksek ve T4 düşük ise aşikar hipotiroidi yani tiroid yetmezliği vardır. Sadece TSH yüksekliği ise yine vücutta yaptığı ufak hasarlar nedeniyle önem taşır. Çocuklarda sadece TSH yüksekliği ise erişkinlere göre biraz farklılık gösterebilir. TSH’nın normalin üst sınırında bile olması çocuk için önemlidir.
TEDAVİDE TSH HEDEFİ NE OLMALI?
Bebek doğduktan sonraki ilk aylarda ( 2 haftalık ve 20 haftalık arası yani 2 haftalık ile 5 aylık arası) TSH düzeyi 1.7 ile 9.1 arasında değişebilir. Tedaviye karar verilecekse bu çocuklar 3 yaşına kadar sık aralıklarla takip edilebilir. TSH değeri normal iken T4 değeri düşük olanlarda santral hipotiroidi olabilir. Bu yönden araştırma yapılır. TSH yüksek ve T4 düşük ise bu çocuklarda hipotiroidi vardır ve tedavi hemen başlanır. Tedavide hedef bebeğin ilk 3 yaşı içinde TSH değerinin 0.5 ile 2.0 arasında olmasını sağlamaktır. Bu tedavi sırasında TSH değeri ilk 6 Aya kadar dört defa 5.0’den fazla olursa okula gitmede gecikme olabilir. Yeterli dozda tedavi olan çocuklarda büyüme hızı ve erişkin boyları normal olur. Bu evrede tedavide hedef TS H değeri 0.5 -2.0 arasında olmalıdır. (1)
DOĞUMDA YAPILAN TARAMADA TSH KAÇ OLMALI?
Bilim adamlarının üzerinde henüz tam anlaşamadıkları konulardan birisi doğum sonrası yapılan taramalarda (yeni doğan bebekte) hangi TSH değerinin anormal olarak kabul edilmesi gerektiğidir. Eski uygulamaya göre yeni doğan çocuk topuğundan alınan kanda ölçülen TSH değeri 20 ve fazla ise hipotiroidi yönünden takip gerektiği belirtilmekteydi. Ancak yeni yapılan bilimsel çalışmalar yeni doğan bebekte tiroid yetmezliği tanısı için TSH değerinin 10 veya altının kullanılması gerektiğini ortaya koydu. İtalya Milan Üniversitesinde yapılan bir çalışmada TSH değeri 20 olarak ele alınırsa tiroid yetmezliği olan çocukların % 45’nin tanısının (teşhisinin) atlandığını ortaya koydu. Bu nedenle yeni doğan bebeklerde tiroid yetmezliği olup olmadığını anlamak için yapılan taramada 10 Ünite/L değerinin TSH için kriter olarak ele alınması gerektiği ortaya çıktı. Demekki yeni doğan bebekte TSH en fazla 10 olmalıdır. (2) Ancak İngiltere’de Profesör Cheetham ve ekibi yeni doğan bebekte TSH nın en fazla 6 U/L olması gerektiğini bu değerin üzerinde doğan bebeklerin tiroid hastalığı yönünden iyi takip edilmesi gerektiğini ortaya koymuştur. (3). Bu bilgiler bebeklik ve ileri çocukluk yaşlarında hala TSH değerinin kaç olması gerektiği konusunda bilim adamları arasında kesin bir anlaşmanın olmadığını ortaya koymaktadır.
ÇOCUKTA TSH YÜKSEKLİĞİ VE AİLE
Yapılan çalışmalar çocuklarda TSH yüksekliğinin ortaya çıkmasında ailede tiroid hastalığı olmasının, tiroid ultrasonundaki değişiklikler olmasının (bezde anormallik) ve genetik bozuklukların önemli olduğunu ortaya koydu. O nedenle ailesinde Tiroid hastalığı olan çocuklarda subklinik hipotiroidi denen TSH yüksekliği daha fazladır. (4).
TSH YÜKSEK OLAN ÇOCUKLARDA HASTALIĞIN İLERLEMESİ NASIL?
TSH ölçümü hafif yüksek ve tiroid ultrasonunda tiroidit olan çocuklarda yapılan 5 yıllık takipte yani 5 yıl sonra sadece % 20’sinin normal olduğu % 80’nin ise tiroid yetmezliğine girdiği saptandı. Bu çocuklarda T4 tedavisi guatr boyutunda azalmaya neden oldu. (5)
KİLO ALAN, KİLO ALMAYA EĞİLİMLİ ÇOCUKLARDA TSH YÜKSEKLİĞİ VAR
5 ile 18 yaş arası çocuklarda yapılan TSH ölçümünde TSH değeri 4 Ü/Lve fazla olan çocuk oranı % 20 bulundu. Bu durum Obeziteye veya kilo almaya önemli oranda TSH yüksekliğinin neden olduğunu ortaya koymuştur. (6).
AİLENİN TARANMASI ÖNEMLİ
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yapılan bir çalışmada tiroid hastalarının ailelerinde TSH yüksekliği ve diğer tiroid hastalıklarının yaygın olduğunu, % 3.2 oranında TSH yüksekliği, % 12 oranında ailesel özellik ve % 7 sinde sessiz tiroid hastalığı saptanmıştır. Bu da TSH yüksekliğinde ailesel geçişin önemini ortaya koymaktadır. (7)
DOĞUMDA TSH YÜKSEK SONRA NORMAL ÇIKARSA NE OLUR?
Yapılan bazı çalışmalarda yenidoğan bebekte bir defa TSH yüksek ancak sonraki kontrol ölçümünde normal çıkan çocuklar (yanlış pozitif olarak adlandırılır) 8 yıl izlenmiş ve bunların % 30 dan fazlasında TSH yüksekliğinin ileri çocukluk yaşlarında da devam ettiği ortaya çıkmıştır. İkinci ölçümde (doğumdan bir ay sonra) TSH değeri 5’in altında olanların % 23’ünde ileri çocukluk yaşlarında TSH yükselmiştir. TSH değeri normal sınırlarda gibi gözüken çocukların dahi ileri çocukluk yaşlarında TSH değerlerinin sağlıklı çocuklara göre daha yüksek olduğu ortaya çıkmıştır. Bu durum TSH yüksekliğinin sık aralarla takip edilmesi gerektiğini ortaya koyan bir sonuçtur. (8).
TSH’NIN NORMALİN ÜST SINIRINDA OLMASI PERFORMANSI BOZUYOR
Çocukluk çağındaki TSH yüksekliği normal sınırın üst hududunda olsa bile çocuklarda beyin fonksiyonlarında yavaşlama yaptığı ve dikkat eksikliği oluştuğu yapılan bir çalışmayla ortaya kondu. O nedenle araştırıcılar TSH yüksekliği veya TSH değerinin üst sınırda olmasının bile dikkate alınması gerektiğini belirtmişlerdir. (9). Yine TSH yüksekliği kan yağlarında yükselme, kalp fonksiyonları, büyüme ve beyin fonksiyonlarında hafif bozukluklara neden olabilir. (9).
SADECE TSH YÜKSEKLİĞİNİN TEDAVİSİ
Gazi Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada yeni doğan bebeklerden (infant) TSH değeri 5 ve üzerinde olan 36’sını 4 yıl süreyle levothyroxine ilacı ile tedavi edilmiş ve bütün çocuklar normal gelişim göstermiştir. Araştırıcılar sadece TSH sı yüksek olan bebeklerin belirli aralıklarla kontrol edilmesini ve her vakaya göre ilaç tedavisinin ayarlanmasını önermişlerdir. (10).
SONUÇ
Bebek veya çocuğunuzdaki TSH değeri önem taşır. TSH değerinin normalin üst sınırında olması veya yüksek olması eğer ailede tiroid hastalığı var ve/veya tiroid ultrason bozukluğu varsa büyük önem taşır. Çünkü ailede tiroid hastalığı olanlarda tiroid hormonlarında bozulma daha fazla görülür. Bu çocukların büyümesinde, performasında , kan yağlarında ve beyin fonksiyon çalışmalarında az da olsa bozukluklar olabildiği gibi kolay kilo alırlar. Sadece TSH yüksekliği varsa yukarıdaki çalışmalarda anlatıldığı gibi kısa veya uzun süre levothyroxine tedavisi denenebilir. Buna Endokrinoloji doktoru karar verir. Bu çocukların önemli bir kısmında yapılan takip sonucu ilaç tedavisi kesilebilir. Yani hastalık normale gelir veya düzelebilir. Ancak bir kısmında ilerleme olabilir. Özellikle ailede tiroid hastalığı varsa ilerleme riski fazladır. Bu nedenle çocuğun belirli aralıklarla TSH yönünden takibi gerekir. Tedavi ve kontrol için de mutlaka bir ENDOKRİNOLOJİ UZMANINA başvurunuz.
NODÜLLÜ GUATR
Tiroid bezinin içinde normal tiroid dokusundan farklı bir yapıdaki yumru şeklinde veya leblebi , nohut, bazen de nadiren ceviz veya portakal büyüklüğünde olabilen anormal doku büyümelerine nodül adı verilir. Nodüllerle birlikte çoğu zaman tiroid bezi de büyüdüğünden bu hastalığa nodüllü guatr veya nodüler guatr adı da verilir.
Bir nodülün hasta ve doktor açısından önemi nodülde kanser olup olmadığının öğrenilmesidir. İkinci önemli nokta ise nodülün aşırı hormon salgılama özelliği olup olmadığının ortaya konmasıdır.
Toplumda Her iki Kişiden Birisinde Nodül vardır
Tiroid nodülleri toplumda çok sık görülen bir hastalıktır. Nodüllerin bir kısmı elle fark edilir ve bunların oranı toplumda % 7 civarındadır. İyot yetmezliği olan bölgelerde ise el ile fark edilebilen nodül sıklığı o toplumun % 25’ni bulur. El ile fark edilemeyen küçük nodül sıklığı ise daha fazladır ve ultrason ile tiroid bezleri incelendiğinde veya tarama yapıldığında toplumdaki % 50-60 kişide nodül saptanır. Bunun anlamı neredeyse her iki kişiden birisinde nodül olmasıdır. Ancak kişilerin çoğu bundan habersizdir. İyot yetmezliği olan bölgelerde nodüler guatr 2-3 kat daha fazla görülür.
Nodül Sıklığı yaşla Birlikte Artış Gösterir
Nodül sıklığı yaşla birlikte artar ve kadınlarda erkeklere göre 4 kat daha fazla bulunur.
Gebelikte tiroid nodülü çapında artma ve yeni nodül oluşumu sıklığında artış vardır.
Sıcak veya Soğuk Nodül Ne Demektir?
Bir nodülün sıcak veya soğuk olması sintigrafi tetkiki ile ortaya konan bir durumdur. Tiroid sintigrafisi teknesyum 99 isimli bir radyoizotop madde ile çekilir. Damardan verilen bu ilaç tiroid bezine gider. Eğer nodül bu maddeyi tutmaz ise sintigrafi filminde nodül bir boşluk olarak görülür. İlacı içine almayan bu nodüllere ‘’soğuk nodül’’ adı verilir. Verilen ilacı tutan nodüller ise sintigrafide siyah bir şekilde ortaya çıkar. Teknesyumu tutan bu nodüllere ise ‘’sıcak nodül’’ adı verilir. Eğer nodül diğer tiroid dokusuna benzer şekilde ilaç tutarsa bu nodüle ‘’ılık nodül’’ adı verilir.
Soğuk nodüllerde kanser oranı sıcak nodüllere göre daha fazladır. Buna rağmen sıcak nodüllerde de kanser olabilir. Bu nedenle bütün nodüllere sıcak veya soğuk olsun mutlaka biyopsi yapılmalıdır. Biyopsi iki defa yapıldığı halde iyi huylu çıkanlarda anormal gelişim olmadıkça tekrar biyopsi yapmanın anlamı yoktur.
Kistik Nodül veya Solit Nodül Ne Demektir?
Nodüllerin bir kısmının içinde sıvı birikir ve bunlara kistik nodül adı verilir. İçinde sıvı olmayan sert nodüllere ise solit veya sert nodül adı verilir. Bir nodülün kistik veya solit olup olmadığı tiroid ultrasonu ile anlaşılır.
Tek Nodül veya Çok Nodül Ne Demektir?
Tiroid bezinde bazen tek nodül, bazen birden fazla nodül olabilir. Tiroid bezinde tek nodül de olsa çok nodül de olsa tiroid kanser oranı % 5’dir.
Her Nodül Ameliyat Gerektirmez
Nodüler guatrı olan her hastanın ameliyat edilmesi şart değildir. Ameliyat sonrası birkaç yıl içinde %20-30 hastada tekrar nodül gelişmektedir. Bu nedenle ameliyat edilmesi gereken nodüller kanser şüphesi olan nodüllerdir. Bir nodülde kanser olup olmadığı ancak nodüle iğne batırılarak yapılan biyopsi ile anlaşılır. Biyopside kanser yoksa özellikle küçük nodüller için (çapı 2,5 cm den küçük) ameliyat gereksizdir. Ameliyat, ancak biyopside kanser çıkarsa veya kanser yönünden şüphe varsa veya nodül çok büyükse o zaman düşünülür. İğne biyopsisinin devreye girmesiyle artık lüzumsuz yere ameliyat olma dönemi kapanmıştır.
Bu nedenle bütün nodüllerde (sıcak veya soğuk olması fark etmez) biyopsi yapılması gerekir. Nodül küçükse biyopsi ultrason altında yapılır. İyi huylu çıkan bir nodülde böylece lüzumsuz yere yapılacak ameliyattan kurtulunmuş olur. Nodül iyi huylu çıktığı halde gittikçe büyüyorsa veya etrafındaki dokulara baskı belirtileri varsa bu nodüllerde ameliyat gerekebilir.
Nodül saptanan hastaların ilk önce Endokrinoloji uzmanına başvurmaları ve bu uzmanların önerisi doğrultusunda tedavilerini yaptırmaları gerekir.
Nodüllerde Kanser Sıklığı Ne Kadardır?
Nodüllerin yaklaşık yarısı tiroid bezinde tek nodül olarak bulunurken, geri kalan yarısı ise birden fazla nodül halinde vardır. Yani bazı hastaların bezinde tek nodül varken bazen birden fazla nodül bulunur. El ile yapılan muayenede tek nodül olan hastalarda tiroid ultrasonu yapıldığında daha küçük ilave nodüller de saptanabilir. Tiroid bezinde tek nodül de olsa çok nodül de olsa tüm nodüllerde % 5 oranında kanser olma riski vardır. Sıcak nodüller de kanser sıklığı az ( % 0.23) olmasına rağmen yine de kanser riski vardır. Soğuk nodüllerde kanser riski daha fazladır ( % 5 kadar).
Bütün Nodüllere İnce İğne Aspirasyon Biyopsisi (İİAB) Yapılması Gerekir
Tiroid iğne biyopsisi tiroid nodüllerinin tanı ve tedavisinde kullanılan en etkili ve en hassas tetkiktir. Bir nodülde kanser olup olmadığını anlamak için mutlaka iğne biyopsisi yapılması gerekir. Diğer tetkiklerle kanser olup olmadığı anlaşılamaz.
Tiroid nodülünün değerlendirilmesine ilk olarak biyopsi ile başlanmalıdır. Bu durum tek olsun çok olsun tüm nodüller için geçerlidir. Bir bezde birden fazla nodül varsa tüm nodüllerden ayrı ayrı biyopsi yapmak gerekir. Kuralımız erişilebilen tüm nodüllere biyopsi yapılmasıdır. Biyopsi yapılmayan bir nodülde kanser olmadığını hiçbir tetkik veya kişi garanti edemez. O nedenle palpasyonla (el ile) erişilemeyen nodüllere de ultrason altında mutlaka biyopsi yapılmalıdır.
İnce iğne aspirasyon biyopsisi sayesinde ameliyata verilen hasta sayısında % 50 oranında azalma olmuştur. Biyopsinin tecrübeli bir hekim tarafından yapılması ve yine deneyimli bir patolog tarafından değerlendirilmesi gerekir.
Biyopsi ile alınan hücrelerin patolojik incelemesi sonucunda genellikle hastaların % 4’ ünde kanser, % 10’unda kanser yönünden şüpheli , % 17’sinde yetersiz örnek (Biyopside parça gelmemesi) ve % 70’i iyi huylu nodül olarak rapor edilir.
Görüldüğü gibi nodüllerde kanser oranı azdır. Bununla birlikte iğne biyopsisinde bazen parça gelmez. Bu durumda biyopsiyi 2 veya 3 kez daha tekrar etmek gerekir. Tekrarlanan biyopsiler ile sonuç alma olanağı artar. Parça alınamayan nodüllerin bir kısmı kistik nodüllerdir. Bunlarda sıvı olduğu için hücre az gelir. Parça alınamayan nodüllerin bir kısmı ise küçük nodüllerdir.
Biyopsi ile papiller, medüller ve anaplastik kanser türleri patolog tarafından kolayca tanınır. Ancak folliküler kanser türü biyopsi ile teşhis edilemez. Patolog bu nedenle folliküler tümör olarak rapor yazar. Kanser, kanser şüphesi veya folliküler nodül diye patoloji raporu çıkanlarda ameliyat yapılır. İyi huylu çıkanlarda nodül çok büyük değilse ameliyat genellikle yapılmaz.
Bir nodül yapılan ilk biyopside iyi huylu çıktığı halde gittikçe büyürse ve özellikle Levotiroksin ilacı alırken büyürse mutlaka tekrar biyopsi yapılır. Boyunda lenf bezleri şişmiş kişilerde de tekrar biyopsi yapılır.
Tiroid İğne Biyopsisi Nasıl Yapılır ve Hasta Nasıl hazırlanır?
Hastaların biyopsi öncesi aspirin, Plavix veya romatizma ilaçları kullanmamaları veya biyopsiden birkaç gün önce kesmeleri gerekir. Bu ilaçlar kanamayı artırır. Ayrıca hemofili hastalığı gibi kan hastalığı olanlar veya Coumadin gibi kanı sulandıran ilaç kullananlar veya herhangi bir bitkisel ilaç alanlar bu ilaçlarını doktora söylemelidir. Biyopsi yapılırken aç veya tok olmanın bir önemi yoktur. Biyopsi yapılmadan önce randevu alınır ve randevu saatinde biyopsi yapılacak yere gidilir.
Tiroid iğne biyopsisi ultrason ile veya ultrasonsuz olmak üzere iki türlü yapılabilir. Büyük nodüllerde ultrasona gerek yoktur. Küçük nodüllerde ultrason yardımıyla nodülün yeri daha iyi saptanır. Tiroid biyopsisi genellikle hepinizin bildiği, kolunuzdan kan alınırken kullanılan, normal plastik enjektörlerle yapılır. Ayrı bir alet kullanılmadığı gibi ameliyat da yapılmaz.
Günlük pratikte bunun bir ameliyat olduğu korkusuyla biyopsiye gelmeyen hastalar olduğu gibi aşırı stres yapan, çok heyecanlanan hastalar olmaktadır. Biyopsi yapıldıktan sonra ise bu hastalar ‘Çok kolaymış, boşuna korkmuşum ‘’ diyerek evine gitmektedirler.
Biyopsi yapılacak hasta önce muayene masasına yatırılır ve başını biraz arkaya vermesi istenir. Böylece bez ve nodül daha iyi fark edilir. Hastaya biyopsi sırasında yutkunmaması söylenir. Biyopsi yapılacak nodülün yeri önce el ile iyice saptanır ve biyopsi yapılacak cilt bölgesi alkollü pamuk ile temizlenir. Daha sonra enjektör iğnesi batırılarak nodüle girilir ve enjektörün pistonu geri çekilerek dokunun veya nodül hücrelerinin gelmesi sağlanır. Daha sonra iğne çıkarılır. İğne çekilir çekilmez biyopsi yapılan yere kanamayı durdurmak için bir pamukla 10-15 dakika basılır. Böylece kanama ve şişme önlenir. Biyopsi yapılan alana daha sonra ufak bant yapıştırılabilir. Eğer bu alanda daha sonra rahatsızlık hissi olursa buz uygulaması yapılabilirse de buna % 99 hastada pek gerek olmaz. Şırınga içindeki biyopsi parçaları daha sonra lam denilen ufak cam parçalarına püskürtülür ve sonra yayılır. Bu camlar incelenmek üzere patoloji laboratuvarına gönderilir. Biyopsi sırasında uyuşturma yapmaya gerek yoktur. Zaten ağrı da pek olmaz ve buna da gerek yoktur.
Biyopsi sonrası yavaşça yataktan kalkarak oturmanız istenir. Beş dakika kadar oturduktan sonra kalkarsınız ve işinize veya evinize gidebilirsiniz. Biyopsi yapılırken iğne batırıldığı için çok hafif bir ağrı olabilir. Bu ağrı kolunuzdan kan alınırken oluşan ağrının aynısıdır. Bu nedenle korkmanıza hiç gerek yoktur. Biyopsi yaptırmazsanız ve nodülde kanser varsa tedavide gecikme olacağı için kanserin yayılmasına neden olacağınızı unutmayınız. Biyopsi ameliyat olacak nodülü olan hastalarda da ameliyat öncesi mutlaka yapılmalıdır. Ameliyat öncesi nodülün kanser olduğu anlaşılırsa ameliyat ona göre yapılır.
Nodüler Guatrlı hastada Hangi Tetkikler yapılır?
Nodülü olan bir kişide T3, T4 ve TSH hormonları, anti-TPO ve anti-Tiroglobulin antikorları, Kalsitonin hormonu ile tiroid ultrasonu ve tiroid sintigrafisi tetkikleri yapılabilir. Medüller tiroid kanseri denen bir kanser türünü erkenden yakalamak için kanda kalsitonin hormon düzeyine de bakılabilir.
Tiroid Ultrasonu
Tiroid ultrasonu, ultrason aletinin prob denen ufak bir parçasını boynunuza koyarak ses dalgası gönderilmesi ve bu ses dalgalarının görüntüsünün bilgisayar ekranında görülmesi ile yapılan bir tetkiktir. Ses dalgası olduğundan gebelerde de güvenle yapılabilir. Tiroid ultrasonu nodülün kanser veya iyi huylu olup olmadığını kesin olarak ayırt edemez. Ultrason ancak bir nodülün kistik olup olmadığını veya sert olup olmadığını anlamaya yarar. Ultrason ile ele gelmeyen küçük nodülleri saptama imkanı da vardır.
Bir nodülde tiroid ultrasonunda kanser şüphesi uyandıracak özellikler şunlardır:
1.Nodül kenarının düzensiz olması
2.Doppler ultrason ile nodülde kan akımının fazla olması
3.Nodülde küçük kalsiyum çöküntülerinin olması
İlk 3 özelliğin kanser için çok önemli olduğu yapılan çalışmalarda ispatlanmıştır.
Tiroid ultrasonu için belirtilecek diğer bir nokta ultrason yapan hekimin nodülü tanımadaki tecrübesidir. Tiroid ultrasonunu bu konuda deneyimli hekimler yapmalıdır. Günlük pratikte bazen karşımıza ilginç ultrason raporları gelebilmektedir. Ultrasondaki nodül ile alâkası olmayan ufak değişikliklerin nodül olarak rapor edilmesi hem hastayı hem Endokrinoloji uzmanını sıkıntıya sokabilmekte ve başka bir laboratuvarda tekrar ultrason yapılabilmektedir. Bu nedenle tiroid ultrasonu yaptıracağınız laboratuvar hakkında doktorunuzun görüşünü almanızda fayda vardır.
Tiroid Nodülü Ne Gibi Şikayetler Yapar?
Nodüllerin çoğu hiçbir belirti vermez ve şikayet yapmaz. Nodüller sıklıkla hasta veya doktor tarafından rasgele fark edilir ve nadiren yemede zorluk, nefes darlığı, ses kalınlaşması veya çatallaşma veya boyunda ağrı yapar. Ancak çoğunun hiçbir belirtisi yoktur. Nadiren nodül içine kanama olursa ağrı ve hassasiyete neden olur. Bu tür kanamalar nodülün kendiliğinden yok olmasına neden olabildiği gibi sıklıkla kist oluşumuna da neden olur. Bazen akciğer ve beyin tomografileri sırasında veya boyundaki damarların ultrason ile incelemesi sırasında da tesadüfen nodül olduğu fark edilir.
Nodül çapı 4-5cm ulaştığı halde hiçbir şikayeti olmayan çok hasta vardır.
İyi Huylu Tiroid Nodülü Nasıl Bir Gidişat Gösterir?
1- Çok yavaş büyüme eğilimi vardır
2- Üç yıl içinde iyi huylu nodüllerin yarısında % 30 hacim artışı olabilir. Nodüller tiroid bezinin diğer kısımlarından daha fazla büyür ve bu büyümenin yaş, cinsiyet, nodül çapı ve nodülün sıcak veya soğuk olması ile ilişkisi yoktur.
3- Bir yıl içinde nodüllerin % 20’sinden azı büyür.
4- Nodüllerin % 20 sinde ise kendiliğinden küçülme olur.
Nodüller iyi huylu olsa da kötü huylu olsa da büyüyebildiğinden önemli olan Levotiroksin ilacı alırken oluşan nodül büyümeleridir. Nodüller genellikle başlangıç olarak iyi huylu veya kanser olarak ortaya çıkarlar. İyi huylu nodülün kansere dönüşümü çok nadirdir. Bu nedenle bazen hastaların sorduğu gibi ‘’ya iğne nodülün kanser olmayan tarafına girmişse?’’ gibi bir soruya veya endişeye gerek yoktur.
İyi Huylu Nodül daha Sonra Kansere Dönüşür mü?
Yapılan biyopside iyi huylu çıkan bir nodülde kansere dönüşüm pek olmaz. Nodüller başlangıçta iyi huylu veya kanser olarak oluşurlar. Ancak ilaç tedavisine rağmen nodül hızla büyürse ve lenf bezlerinde şişlik olursa kanserden şüphelenilir ve tekrar biyopsi yapılır.
Kistik Nodül Ne Demektir?
Soğuk nodüllerin % 10-20’si kistik nodüllerdir. Kistik nodül demek içinde sıvı bulunan nodül demektir. Bu sıvı çikolata, saman sarısı veya kanlı renkte olabilir. Bu rengin kistte kanser olması açısından bir önemi yoktur. Kistik nodüllerin içindeki sıvı iğne ile boşaltılabilir . İğneyle boşaltma sonrası % 50’ye yakın hastada kistik nodülün çapında azalma olur ve tekrar sıvı birikmez. Ancak % 20-30 hastada tekrar sıvı birikir. Tiroid hormon ilaçları tedavisi kistlerin tedavisinde pek başarılı olmaz. Sadece içi sıvı ile dolu kistlerde pek kanser görülmez. Yarısı kistik yarısı sert nodüllerde ise kanser riski artar. Tekrar oluşan kistik nodüller genellikle çapı 4 cm’den büyük nodüllerdir ve bunların ameliyatla alınması gerekir.
Nodül varsa önce bir ENDOKRİN UZMANINA başvurunuz
BÖLGESEL GUATR
Bir toplumda 6-12 yaş arası çocukların % 5’den fazlasında basit guatr varsa buna Bölgesel veya endemik (yaygın) guatr denir. Bölgesel yani Endemik guatr iyot yetmezliği olan bölgelerde sık görülür. Bu oran % 5 den az olursa sporadik (seyrek görülen) guatr ismi verilir. Sporadik guatr ise iyot yeterli bölgelerde görülür.
Guatr kadınlarda erkeklerden 4-5 kat daha fazla görülür. Gençlik çağında da kızlarda erkeklere göre daha fazla görülür. Türkiye’de guatr sıklığı bölgelere göre değişmek üzere % 5-56 arasında değişmektedir. Görüldüğü gibi bu çok yüksek bir orandır.
İyot yetmezliği olan bölgelerde guatr daha fazladır. Özellikle dağlık bölgelerde toprakta iyot az olduğundan guatr daha fazla görülür. Bilinenin aksine kara lahana yenmesiyle guatr oluşumu arasında bir ilişki yoktur.
Selenyum yetmezliği de ülkemizde önemli bir problemdir. Yaptığımız bir çalışmada guatrlı kişilerde selenyum düzeyinin düşük olduğunu saptadık.
Suda bulunan perklorat ve kadmiyum fazlalığı da guatra neden olabilmektedir. Pillerle bulaşmış sularda kadmiyum yüksektir ve guatr ortaya çıkar.
Demir eksikliği olan kişilerde de guatr sıklığında artış vardır.
Ergenlik çağındaki çocuklarda bazen guatr oluşur ve buna adölesan veya ergenlik guatrı denir. Ergenlik döneminde artan hormon ihtiyacını karşılamak için tiroid bezi biraz büyür ve guatr oluşur. Daha sonra bu guatr çoğu çocukta veya gençte kaybolur.
Yalancı guatr ise tiroid bezinin doğuştan normal yerleşim yerinden biraz yukarıda olması ve özellikle ince boyunlu kadınlarda guatr varmış izlenimi vermesidir. Yapılacak ultrasonda tiroid hacminin artmadığı ve guatr olmadığı ortaya konur.
Gebelikte ve menopoz döneminde de tiroid büyüklüğü artar ve guatr oluşabilir.
İyot yetmezliği fazla olan kadınlarda gebe kalma ve çocuk doğurma sıklığı azalır. İyot yetmezliği üremeyi engelleyebilmektedir. Bu nedenle çocuğu olmayan kadınlarda iyot yetmezliği olup olmadığı araştırılmalıdır.
Guatrın ailesel özellik gösterdiği bilinen bir gerçektir. Bazı ailelerde guatr fazla görülür. Yapılan çalışmalar guatr gelişiminde kalıtımsal geçişin iyot yetersizliği olan bölgelerde yaşayan kadınlarda %39 oranında, iyodun yeterli alındığı bölgelerde yaşayanlarda ise % 82 oranında olduğunu ortaya koymuştur.
Guatr nedenleri:
a)İyot yetmezliği
b)Selenyum yetmezliği
c)Genetik eğilim veya ailede guatr olması
d)Tiroid bezinin iltihabi hastalıkları (Hashimoto veya tiroiditler)
e)Psikiyatrik hastaların kullandığı lityum ilacı
f)Soya yağı veya fasulyesi fazla yemek (iyot yetmezliği ile beraber)
g)Tiroid hormon oluşumundaki genetik bozukluklar
h)Sigara içmek
i)Demir yetmezliğine bağlı kansızlığı olanlar
j)Gebelik (iyot yetmezliği olan bölgelerde)
k)Beyinde bulunan hipofiz bezinden aşırı TSH hormonu salgılanması
İç Guatr, Dış Guatr Nedir?
İç guatr ve dış guatr tanımı halk arasında kullanılan tanımlamalar olup tıbbi bir anlamı yoktur. Guatrın göğüs boşluğu içine girmesi belki iç guatr olarak adlandırılabilir.
Bir Bölgede İyot yetmezliği Arttıkça Guatr Sıklığı Artar:
İdrarda atılan iyot miktarı o kişinin iyot durumunu gösterir. İdrarda iyot miktarı ölçülerek iyot yetmezliğinin şiddeti anlaşılabilir. İyot yetmezliği artıkça guatr sıklığı da artmaktadır. iyot miktarına göre guatr oluşma riski şu şekilde saptanmıştır: İdrar iyodu hafif derecede yetmezlik gösteriyorsa yani 50-99 mg/dl arasında ise bunların %5-20’sinde, orta dereceli iyot yetmezliği varsa (idrar iyodu 20-49 mg/dl arasında ise) bunların % 20-30’unda ve şiddetli iyot yetmezliği varsa (idrar iyodu < 20mg/dl olması) bu kişilerin % 30’undan fazlasında guatr gelişir.
Guatrlı Kişide Ne Gibi Şikayetler Olur:
Guatrlı hastaların çoğunda herhangi bir şikayet yoktur. Guatr çok büyük olursa nefes borusu ve yemek borusuna baskı yaparak öksürük ve nefes darlığı gibi şikayetler yapabilir. İyot yetmezliği aşırı ise tiroid bezi yetmezliği yani tiroid hormon salgılanmasında azlık (hipotiroidi) ve ona bağlı şikayetler olabilir. Hipotiroidi daha sonraki bölümlerde ayrı bir başlık halinde anlatılmıştır. Erken devrede ve çocuklukta yumuşak ve düz bir guatr vardır. Erişkinlerde ise her zaman guatr içinde nodüller ve kist oluşur. Tiroid hormon tetkikleri genellikle normal sınırlar içindedir. Başlangıçta guatr içinde nodül yokken yaşın artmasıyla nodüller ve kist gelişebilir. Volüm arttıkça yani guatr büyüdükçe TSH hormonunda azalma oluşur. Bu hastalarda anti-TPO antikoru kanda yüksekse o zaman guatrın Hashimoto hastalığı nedeniyle geliştiğini düşünürüz. Hashimoto hastalığı ile bilgileri daha detaylı olarak ilerdeki bölümlerde bulabilirsiniz.
Guatrlı Bir Kişide Hangi Tetkikler Yapılır?
Guatrı olan bir kişide serbest T3, serbest T4, TSH, anti-TPO antikor ve tiroid ultrasonu tetkikleri yapılır. İdrar iyoduna bakılarak iyot yetmezliği olup olmadığı anlaşılır. Ayrıca kanda selenyum düzeyi ölçülerek eksiklik olup olmadığı anlaşılır. İyot yetmezliği olan bölgedeki guatrlı kişilerde radyoaktif iyot uptake testinde yükseklik, total ve serbest T4 hormonlarının normal sınırlarda veya bazen düşük, olduğu görülürken, T3 hormon düzeyleri normal veya yüksek olabilir. TSH hormon düzeyleri ise normal veya yüksek olabilir. Anti-TPO ve anti-TG antikorları iyot yetmezliğine bağlı guatrda negatif iken, Hashimoto tiroiditine bağlı guatr varsa antikorlar yüksek olarak bulunur. Şiddetli iyot yetmezliğinde ise hipotiroidizm denilen tiroid yetmezliği gelişir ki, bu durumda TSH hormonu yüksek, T3 ve T4 hormonları normal düzeyin altına düşmüştür.
Guatr Nasıl Tedavi Edilir?
Basit guatrlı bir hastada iyot yetmezliği varsa iyotlu tuz verilir ve tiroid hormonu ilaçları ile tedavisi yapılır. Bu ilaçların dozunu yaşınıza göre ve diğer hastalıklarınızın olup olmadığına göre doktorunuz ayarlar. Bu ilaçların dozunu önerilen dozda almak çok önemlidir. Fazla alırsanız zararı olabilir.
Guatrlı kişilerde selenyum eksikliği varsa selenyum verilir.
TIROID VE KILO VERME
Tiroid yetmezliği metabolizmayı yavaşlatan ve bu nedenle kişilerde önceki kilolarına göre %15-30 oranında kilo alınmasına neden olan bir hastalıktır. Bu nedenle tiroid bezi yetmezliği tedavi edilmeden kilo vermek çok zordur. Tiroid hormon ilaçları ile hastaların çoğunda tedaviyle birlikte kilo verme oluşursa da hastaların % 17’si kilo veremez. Özellikle menopozdaki kadınlarda bu durum daha sık görülür. Hem menopoz hem de tiroid yetmezliği kilo vermeyi engeller.
Tiroid bezi yetmezliği olmadığı halde kilo vermeye çalışan kişilerde belirli bir kilo verdikten sonra kilo kaybının azaldığı veya durduğu bir dönem oluşur. Bu durum vücudun kendini koruma mekanizmasıdır. Vücudumuz daha fazla kilo verilmesine direnç göstermeye başlar. Bu direnç tiroid hormonlarının azalmasıyla olabildiği gibi bazı başka hormonların salınmasının artması ile de oluşur. Kalori alımı yani yenilen gıda alımı azaldıkça vücudumuzda bulunan T4 hormonunun T3 hormonuna dönüşümü azalır ve sonuçta hücrelere giren ve etkili olan T3 azaldıkça metabolizmamız yavaşlar ve kilo veremeyiz.
Kalori alımı azaldıkça yani diyet yaparken az yemek yedikçe vücudumuzdaki yağlardan salgılanan Leptin isimli hormon kanda azalır. Azalan leptin hormonu ise beyindeki iştah merkezini uyararak iştahı artırır ve gıda alınmasını sağlar.
Kilo vermeyi engelleyen hormonlardan birisi Ghrelin hormonudur. Bu hormon mideden salgılanmakta ve kana karışarak beyine ulaşıp yemek yemeyi artırmaktadır. Kilo vermek için diyet yaparken bu hormon kanda artmakta ve daha fazla kilo verilmesini engellemektedir. Bu hormonun salgılanmasını önleyecek bir ilaç ise henüz yoktur.
Bazı minerallerin eksiklikleri de kilo vermeyi engeller. Manganez, krom çinko, kalsiyum ve magnezyum eksikliği özellikle çok önemlidir. Bu minerallerde saptanan eksikliklerin tedaviyle düzeltilmelidir.
T4 hormonunun T3’e dönüşmesinde selenyum minerali de etkili olduğundan kilo veremeyen kişilerde selenyum eksikliği olup olmadığına bakılması gerekir. Selenyum eksikliği varsa bu eksiklik giderilir. Ayrıca çinko, demir, bakır mineralleri de T4’ün T3’e dönüşümünde etkilidir. Bu minerallerde eksiklik olup olmadığına da bakılması gerekir.
Omega-3 alımını artırmak kilo vermede faydalı olabilir. Omega-3 yağ asitleri tiroid hormonlarının hücrelerdeki etkisini artırmaktadır.
Kanda insülin hormonu yüksek ise kilo vermede sıkıntılar oluşur. İnsülin yüksekliğini azaltmanın önemli bir yolu şeker yükü yüksek olan karbonhidratları yememektir. Beyaz ekmek, şeker, makarna, patates, kek, tatlı, çikolata gibi şeker yükü fazla gıdalar insülin hormonunu kanda iyice artırarak kilo vermenizi önler. Bu gıdalar yerine tam buğday unundan yapılmış ekmek (köylü ekmeği gibi), kepekli makarna, nohut, kuru fasulye, mercimek, bezelye, sebze ve meyvelerle beslenmek gerekir.
Tiroid yetmezliği olan hastalarda metabolizma yavaşladığından alınan karbonhidratların (unlu, şekerli gıdaların) sindirilmesi veya parçalanması ve kandaki şekerin hücrelere girmesi zorlaşır. Bu nedenle vücut daha fazla insülin salgılayarak kan şekerini düşürmeye çalışır. İnsülin arttıkça da iştahta artma ve kilo alma oluşur. İnsülin hormonundaki yükselmeler gün içinde kan şekerinde düşme yaptığı için de yorgunluk, baş dönmesi, bitkinlik, öfkelenme, birden sinirlenme, bağırma ve açlık hissi oluşur. Sizde bu belirtiler varsa kan şekerinizde düşmeler oluyor demektir. Bunu anlamak için 3-4 saatlik şeker yükleme testi yaptırmanız gerekir.
Stresli kişilerde stres hormonu dediğimiz kortizol artmaya başlar ve artan kortizol hormonu da kan şekerini yükseltir.
Yukarıda söz edilen faktörler hipotiroidili bir hastada kilo almaya, kan şekerinde düşmelere neden olur. Eğer kilo veremezseniz ileride bu defa şeker hastalığı gelişir.
Bu nedenle karbonhidrat ve yağdan fakir bir beslenme ile ve egzersiz yaparak kilo vermeyi denemelisiniz.
İyi beslenmenize ve egzersiz yapmamıza rağmen zayıflayamıyorsanız doktorunuz size bazı ilaçlar verecektir. Bu ilaçlar zayıflamanıza yardımcı olur.
Hipotiroidili hastalarda selenyum desteği almak T4 hormonunun T3’e dönüşümünü artırarak dokulardaki tiroid azlığını veya metabolizma yavaşlamasını artırmaya faydalı olabilir. Bu nedenle selenyum ölçümü yaptırınız. Eksiklik varsa doktorunuz size selenyum desteği için ilaç verecektir.
Tiroid hastalığı var ve kilo veremiyorsanız obezite ile uğraşan bir ENDOKRİN UZMANINA başvurunuz.
TIROID VE HALSIZLIK
Tiroid bezi yetmezliği olan kişilerde yorgunluk ve halsizlik sıklıkla bulunur. Tedaviyle bu şikayetlerde düzelme olur. Bununla birlikte tiroid yetmezliği olan hastalarda sıklıkla birlikte bulunan kansızlık (anemi) de yorgunluğun önemli bir nedenidir. Tiroid bezi yetmezliğinde özellikle B12 vitamini ve demir eksikliği sık görülür. Kansızlığın tiroid bezi yetmezliğiyle birlikte tedavi edilmesi yorgunluğun düzelmesine katkıda bulunur.
Böbrek üstü bezinin az çalışması (kortizol hormonu eksikliği) da yorgunluk yapan önemli bir hormon bozukluğudur. Bazı Hashimoto tiroiditli hastalarda tiroid bezi yetmezliği ve böbreküstü bezi yetmezliği birlikte bulunabilir. Eğer bu durum fark edilmez ise tiroid ilaçlarıyla yorgunluk ve bitkinlik iyice artar. İlaç alınca durumu kötüleşen yani yorgunluk ve bitkinliği artan kişilerde kan kortizol hormonuna bakılarak böbreküstü bezinin az çalışıp çalışmadığı kontrol edilir. Kortizol eksikliği varsa doktorunuz size önce kortizon ilacı verir ve sonra tiroid ilaçları alırsınız.
Yorgunluk yapan diğer nedenler ise aşağıda verilmiştir:
Şeker hastalığı ve bazı enfeksiyonlar da önemli yorgunluk nedenidir. Yorgunluk ayrıca kalp, böbrek, bağırsak ve diğer organ hastalıklarında da görülebilir.
Aşırı çalışma, stresli bir yaşam uykusuzluk ve depresyon yorgunluğun önemli nedenlerindendir.
Aşırı kilo alma ve gece kısa süreli nefes durması (apne) sabahları sersemlemiş bir şekilde ve yorgun kalkmaya neden olur.
Hareketsizlik, spor yapmamak ve beslenmenin bozuk olması da önemli yorgunluk nedenleridir.
HALSIZLIK YORGUNLUK VE GIZLI SEKER
halsizlik yorgunluk ve bitkinlik gizli şeker hastalarında sık görülür.
Açlık kan şekerinin 90 ile 126 mg/dl arasında olmasına ‘’Açlık Kan şekeri Bozukluğu’’ adı verilirken, kan şekerinin yükleme testi (OGTT) sırasında (75 gram glukozla yapılan şeker yükleme testinde) 2. saattte 140 ile 199 mg/dl arasında çıkmasına ise '‘ Şeker Tolerans Bozukluğu’’ veya ‘’Gizli Şeker’’ adı verilir. İşte hem açlık kan şekeri bozukluğuna hem de glukoz tolerans bozukluğuna ‘’Pre-Diabet’’ adı verilir. ‘’Pre’’ sözcüğü latince ‘’ön’’ veya ‘’erken’’ anlamına gelmektedir. Diğer bir deyimle şeker hastalığının ön veya erken devresi demektir. Bu kişilerde diyabeti önleme programı ile (sağlıklı beslenme, egzersiz ve fazla kiloların verilmesi) hastalık geriletilebilir veya ortaya çıkması geciktirilir. gizli şeker varsa şunları yapınız:
1.Yağ miktarını azaltın. Yağın kalorisi çoktur. Yağlı yemekler ve katı yağ yemeyin. Kilonuz fazla ise buna mutlaka uyunuz. Yağ olarak zeytinyağı yiyiniz. Kırmızı etin yağsız olanını tercih ediniz ve haftada bir kez yiyiniz. Süt, yoğurt ve peynirin yağsız olanını tercih ediniz.
2.Sebze ve meyve fazla yiyiniz. Yemeklerde daha çok sebze yemeklerine ağırlık veriniz.
3.Bol su içiniz (günde en az 2 litre)
4.Tuzu azaltınız. Günde bir çay kaşığı kadar tuz yiyiniz.
5.Nişastalı gıdaları, börek, çörek, pasta, reçel, pekmez, bal ve diğer tatlıları yemeyiniz.
6.Ekmek olarak çavdar ekmeği veya tam buğday ekmeği (köylü ekmeği) yiyiniz. Beyaz ekmek yemeyiniz.
7.Alkol fazla alınmamalıdır. Günde bir kadehten fazla alkol kullanılmamalıdır. Alkol alırken yanında karbonhidratlı az miktar gıda almak da faydalıdır. Likör veya tatlı şarap gibi şekerli alkol kullanmayınız. Bira içerken light birayı tercih ediniz. Alkol kullandıktan 2 saat sonra kan şekerinizi kontrol ediniz.
MULTİNODULER GUATR NEDİR?
Tiroid bezinde birden fazla nodül olmasına tıp dilinde multinodüler guatr denir. ‘’Multi’’ kelimesi çok anlamına gelmektedir. Tiroid bezinde birden fazla nodülün olduğu multinodüler guatr özellikle iyot yetmezliği olan bölgelerde ve genellikle ileri yaştaki kişilerde saptanır. Bu hastalarda da nodüllerin sıcak mı soğuk mu olduğunu anlamak için tiroid sintigrafisi yapılabilir. Bazen nodüllerin hepsi soğuk nodül olabildiği gibi biri sıcak diğerleri soğuk olabilir. T3, T4 ve TSH hormonları yapılarak hormonlar kontrol edilir.
Tiroid bezinde birden fazla nodülü olan kişilerde tiroid hormonları normal ve nodüllerin çapı küçükse bu hastaların çoğunda herhangi bir şikayet olmaz. Eskiden içerisinde nodül olmayan bir guatrda yıllar geçtikçe yeni nodüller ortaya çıkar ve multinodüler guatr gelişebilir.
Tiroid bezinde tek nodülü olan hastalar gibi, bezde birden fazla nodülü olan hastalarda da nodüllerden mutlaka iğne biyopsisi yapılmalıdır. Nodülü çok olan bu hastalarda da kanser oranı tek nodülde olduğu gibi % 5 civarındadır. Tiroid bezindeki tüm nodüllerden biyopsi yapılmaya çalışılır. Biyopside kanser şüphesi veya kanser çıkarsa hemen ameliyat yapılır. Biyopsi iyi huylu ise takip edilebilir.
Bu hastaların bir kısmında tiroid hormonları normaldir. İyotlu tuz yerlerse nodüller aşırı hormon salgılamaya başlayabilir; bu nedenle iyotsuz tuz yemelidirler. Hormonları normal olan hastalar 4-6 ayda bir tiroid hormonları ve tiroid ultrasonu yapılarak takip edilir.
Bezinde birden fazla nodülü olan kişilerin çoğunda Levotiroksin ilacıyla yapılan tedavi kanda tiroid hormonlarının artmasına neden olabildiği için pek tercih edilmese de, genç, küçük guatrı olan ve TSH hormonu normal seviyede olan hastalarda bir süre Levotiroksin ilacıyla tedavi yapılabilir. Nodüllerin çapı küçük (2.5 cm’den küçük) ise genellikle ilaç vermeden 4-6 ay aralarla takip yapılır. Bu takiplerde nodüller büyürse ameliyat edilir. Eğer hastanın TSH hormonu düşük ise (0.1’den küçük) Levotiroksin ilacı verilmez, çünkü zararlı olur. Bu nedenle ameliyat tercih edilen tedavi şeklidir.
Multinodüler guatrlı hastalarda TSH hormonu düşük seyrediyorsa, yani bez fazla çalışıyorsa Propiltiourasil veya Metimazol gibi tiroid hormon yapımını engelleyen ilaçlar verilir ve daha sonra ameliyat yapılır.
Bazen bu hastalarda tiroid hormonları yüksek yani tiroid bezi aşırı çalışıyor olabilir. O zaman Propiltiourasil veya Metimazol gibi ilaçlarla hormonlar normale getirilir ve arkasından radyoaktif iyot tedavisi veya ameliyat yapılır.
Sıcak Nodüller Nasıl Tedavi edilir:
Sıcak nodüllerde de mutlaka biyopsi yapılmalıdır. Bazı merkezlerde sıcak nodüllerden biyopsi yapılmadığına şahit olmaktayız. Sıcak nodüllerde kanser oranı az olsa bile olmayacak anlamına gelmez. Bu nedenle daha önce de belirttiğimiz gibi nodül sıcak da olsa soğuk da olsa mutlaka biyopsi yapılmalıdır.
Sıcak bir nodül 2.5-3 cm’den küçük ve tiroid hormonları normal ise herhangi bir ilaç veya tedavi yapılmadan sadece belirli aralıklarla takip edilir. Takipten maksat belirli aralıklarla tiroid hormonları ve tiroid ultrasonu yapılmasıdır. Takip sırasında hormonlar yükselirse radyoaktif iyot tedavisi yapılır veya ilaçlarla hormonlar normale getirilip ameliyat edilir.
Sıcak nodüllerin % 20-30’unda, özellikle de çapı 2.5-3 cm’den büyük olanlarda, ileride aşırı tiroid hormon salgılanması yani hipertiroidi hastalığı gelişme ihtimali yüksektir. Bu nedenle çapı 2.5 cm’den büyük sıcak nodüller aşırı hormon salgılamasa bile radyoaktif iyot tedavisi veya ameliyat ile tedavi edilmelidir.
Sıcak nodüllerde tiroid hormon ilacı ( Levotiroksin) ile tedavi yapılamaz. Bu hastalarda tiroid hormon ilacı alınırsa kandaki tiroid hormonları artar ve nodül çok çalışmaya başlar.
Sıcak nodülü olan bir kişi yaşlı veya kalp hastalığı varsa hormonları normal olsa bile radyoaktif iyot tedavisi yapılır. Çünkü sıcak nodül herhangi bir anda aşırı tiroid hormonu salgılamaya başlayarak kalp hastalığını kötüleştirebilir.
Yaşlı ve TSH hormonu kanlarında düşük olan yani başlangıç halinde tiroid bezi fazla çalışması (hipertiroidi) olan hastalarda ise Propiltiourasil veya Metimazol gibi ilaçlar verilir ve arkasından radyoaktif iyot ile tedavi yapılır.
GUATR NODUL VE BIYOPSI
Guatr tiroid bezinin büyümesidir. Tiroid bezi içinde leblebi veya ceviz buyuklugunde oluşan anormal dokulara veya yumrulara NODUL denir. Nodulun onemi bunların % 1-5 arasında kanser riski taşımasıdır.
Bu nedenle nodul varsa mutlaka biyopsi yapılmalıdır. Biyopsi iyi huylu çıkarsa ameliyata gerek olmayabilir. Bir ENDOKRİN UZMANINA başvurarak tedavinin nasıl olacağını danışınız. Her nodul ameliyat gerektirmez. Kanser riski olan noduller ameliyat gerektirir. Bunu anlamanın yolu da biyopsi yaptırmaktır.
Tiroid iğne biyopsisi kolay bir yontemdir. Kan almak için kullanılan enjektörler ile yapılır.
Biyopsinin incelemesi ise bir pataolog tarafından yapılır. Patoloji incelemesi çok önemlidir. Tiroid iğne biyopsisi konusunda uzmanlaşmış ve bu konuda tecrübeli bir Patoloji uzmanına alınan biyopsi materyalini inceletmek de büyük önem taşır. Şüpheli durumlarda başka bir patoloji uzmanından görüş almak faydalı olabilir.
Biyopsi yapılırken butun nodullerden biyopsi yapmak gerekir. Ultrason altında yapılan biyopsiler bu bakımdan daha faydalı olur.
Nodul varsa İYOTSUZ TUZ yemek gerekir. Nodulu olan hasta iyotsuz tuz yerken ailenin diğer fertleri iyotlu tuz yemelidir. Bu nedenle evde yemekler tuzsuz pişirilmeli ve herkes kendi tuzunu kullanmalıdır.
Noduller sıcak veya soğuk olabilir. Nodulun sıcak veya soğuk olmasını anlamak için tiroid sintigrafisi yapılır. Sıcak noduller fazla tiroid hormon salgılama eğilimindedir. Soğuk nodullerde ise kanser riski fazladır. Ancak hem sıcak hem de soğuk nodullerde kanser olabilir. Bu nedenle saptanan ve ulaşılabilen ve çok küçük olmayan tüm nodullere biyopsi yapılmalıdır.
Tiroid iğne biyopsisi tiroid nodüllerinin tanı ve tedavisinde kullanılan en etkili ve en hassas tetkiktir. Bir nodülde kanser olup olmadığını anlamak için mutlaka iğne biyopsisi yapılması gerekir. Diğer tetkiklerle kanser olup olmadığı anlaşılamaz.
Tiroid nodülünün değerlendirilmesine ilk olarak biyopsi ile başlanmalıdır. Bu durum tek olsun çok olsun tüm nodüller için geçerlidir. Bir bezde birden fazla nodül varsa tüm nodüllerden ayrı ayrı biyopsi yapmak gerekir. Kuralımız erişilebilen tüm nodüllere biyopsi yapılmasıdır. Biyopsi yapılmayan bir nodülde kanser olmadığını hiçbir tetkik veya kişi garanti edemez. O nedenle palpasyonla (el ile) erişilemeyen nodüllere de ultrason altında mutlaka biyopsi yapılmalıdır.
İnce iğne aspirasyon biyopsisi sayesinde ameliyata verilen hasta sayısında % 50 oranında azalma olmuştur. Biyopsinin tecrübeli bir hekim tarafından yapılması ve yine deneyimli bir patolog tarafından değerlendirilmesi gerekir.
Biyopsi ile alınan hücrelerin patolojik incelemesi sonucunda genellikle hastaların % 4’ ünde kanser, % 10’unda kanser yönünden şüpheli , % 17’sinde yetersiz örnek (Biyopside parça gelmemesi) ve % 70’i iyi huylu nodül olarak rapor edilir.
Görüldüğü gibi nodüllerde kanser oranı azdır. Bununla birlikte iğne biyopsisinde bazen parça gelmez. Bu durumda biyopsiyi 2 veya 3 kez daha tekrar etmek gerekir. Tekrarlanan biyopsiler ile sonuç alma olanağı artar. Parça alınamayan nodüllerin bir kısmı kistik nodüllerdir. Bunlarda sıvı olduğu için hücre az gelir. Parça alınamayan nodüllerin bir kısmı ise küçük nodüllerdir.
Biyopsi ile papiller, medüller ve anaplastik kanser türleri patolog tarafından kolayca tanınır. Ancak folliküler kanser türü biyopsi ile teşhis edilemez. Patolog bu nedenle folliküler tümör olarak rapor yazar. Kanser, kanser şüphesi veya folliküler nodül diye patoloji raporu çıkanlarda ameliyat yapılır. İyi huylu çıkanlarda nodül çok büyük değilse ameliyat genellikle yapılmaz.
Bir nodül yapılan ilk biyopside iyi huylu çıktığı halde gittikçe büyürse ve özellikle Levotiroksin ilacı alırken büyürse mutlaka tekrar biyopsi yapılır. Boyunda lenf bezleri şişmiş kişilerde de tekrar biyopsi yapılır.
Tiroid İğne Biyopsisi Nasıl Yapılır ve Hasta Nasıl hazırlanır?
Hastaların biyopsi öncesi aspirin, Plavix veya romatizma ilaçları kullanmamaları veya biyopsiden birkaç gün önce kesmeleri gerekir. Bu ilaçlar kanamayı artırır. Ayrıca hemofili hastalığı gibi kan hastalığı olanlar veya Coumadin gibi kanı sulandıran ilaç kullananlar veya herhangi bir bitkisel ilaç alanlar bu ilaçlarını doktora söylemelidir. Biyopsi yapılırken aç veya tok olmanın bir önemi yoktur. Biyopsi yapılmadan önce randevu alınır ve randevu saatinde biyopsi yapılacak yere gidilir.
Tiroid iğne biyopsisi ultrason ile veya ultrasonsuz olmak üzere iki türlü yapılabilir. Büyük nodüllerde ultrasona gerek yoktur. Küçük nodüllerde ultrason yardımıyla nodülün yeri daha iyi saptanır. Tiroid biyopsisi genellikle hepinizin bildiği, kolunuzdan kan alınırken kullanılan, normal plastik enjektörlerle yapılır. Ayrı bir alet kullanılmadığı gibi ameliyat da yapılmaz.
Günlük pratikte bunun bir ameliyat olduğu korkusuyla biyopsiye gelmeyen hastalar olduğu gibi aşırı stres yapan, çok heyecanlanan hastalar olmaktadır. Biyopsi yapıldıktan sonra ise bu hastalar ‘Çok kolaymış, boşuna korkmuşum ‘’ diyerek evine gitmektedirler.
Biyopsi yapılacak hasta önce muayene masasına yatırılır ve başını biraz arkaya vermesi istenir. Böylece bez ve nodül daha iyi fark edilir. Hastaya biyopsi sırasında yutkunmaması söylenir. Biyopsi yapılacak nodülün yeri önce el ile iyice saptanır ve biyopsi yapılacak cilt bölgesi alkollü pamuk ile temizlenir. Daha sonra enjektör iğnesi batırılarak nodüle girilir ve enjektörün pistonu geri çekilerek dokunun veya nodül hücrelerinin gelmesi sağlanır. Daha sonra iğne çıkarılır. İğne çekilir çekilmez biyopsi yapılan yere kanamayı durdurmak için bir pamukla 10-15 dakika basılır. Böylece kanama ve şişme önlenir. Biyopsi yapılan alana daha sonra ufak bant yapıştırılabilir. Eğer bu alanda daha sonra rahatsızlık hissi olursa buz uygulaması yapılabilirse de buna % 99 hastada pek gerek olmaz. Şırınga içindeki biyopsi parçaları daha sonra lam denilen ufak cam parçalarına püskürtülür ve sonra yayılır. Bu camlar incelenmek üzere patoloji laboratuvarına gönderilir. Biyopsi sırasında uyuşturma yapmaya gerek yoktur. Zaten ağrı da pek olmaz ve buna da gerek yoktur.
Biyopsi sonrası yavaşça yataktan kalkarak oturmanız istenir. Beş dakika kadar oturduktan sonra kalkarsınız ve işinize veya evinize gidebilirsiniz. Biyopsi yapılırken iğne batırıldığı için çok hafif bir ağrı olabilir. Bu ağrı kolunuzdan kan alınırken oluşan ağrının aynısıdır. Bu nedenle korkmanıza hiç gerek yoktur. Biyopsi yaptırmazsanız ve nodülde kanser varsa tedavide gecikme olacağı için kanserin yayılmasına neden olacağınızı unutmayınız. Biyopsi ameliyat olacak nodülü olan hastalarda da ameliyat öncesi mutlaka yapılmalıdır. Ameliyat öncesi nodülün kanser olduğu anlaşılırsa ameliyat ona göre yapılır.
TIROID HASTALIGI RISKI OLANLAR
Aşağıda liste halinde verilen durumlar sizde veya bir yakınızda varsa tiroid hormon tetkikleri yaptırmak ve muayene olmak için bir Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı hekime başvurmanız gerekir.
Tiroid hastalığı riski yüksek olan kişiler şunlardır:
Ailesinde tiroid hastalığı olanlarda
Ailesinde guatr, Hashimoto hastalığı, tiroid nodülü, tiroid kanseri ve Graves hastalığı gibi tiroid hastalıkları olan kişilerde tiroid hastalığı daha fazla görülür.
50 yaş üzeri kadınlarda
Kadınlarda 50 yaş üzerinde tiroid bezi yetmezliği sıklığı artar. Erkeklerde ise 60 yaşından sonra tiroid bezi hastalığı artmaktadır.
Önceden tiroid hastalığı veya tiroid ameliyatı geçirenlerde
Daha önce herhangi bir tiroid hastalığı geçirmiş olanlarda bu hastalığın nüks etme olasılığı bulunabilir. Daha önce tiroid bezi yetmezliği veya fazla çalışması hastalığı veya tiroidid denilen tiroid bezi iltihabı geçirdiyseniz bu hastalıkların bazıları sizde nüks edebilir veya hormonlarınızda zaman içinde değişiklikler olabilir.
Guatrı olanlarda
Tiroid bezinin büyümelerine guatr diyoruz. Guatrı olan kişilerde hormonlarda azalma veya artma olabilir. Boynunuzda bir şişlik varsa sizde guatr var demektir. Guatrı olan kişilerde tiroid hastalığı veya tiroid hormonlarında bozukluk olabilir.
Sigara içenlerde
Sigara içen kişilerde guatr ve diğer tiroid hastalıkları daha sık görülür.
Menopoz dönemindeki kadınlarda
Menopoz dönemindeki kadınlarda tiroid hastalığı riski artar.
Böbreküstü bezi yetmezliği, romatoit artrit, Lupus gibi hastalığı olanlarda
Böbreküstü bezinin az çalışması (Addison hastalığı) hastalığı ve diğer romatizmal hastalıklar Hashimoto hastalığı veya Graves hastalığı dediğimiz tiroid hastalıklarıyla birlikte sık görülebilir. Bu tür hastalığınız varsa tiroid hormon tetkiklerini yaptırmanız gerekir.
Şeker hastalarında
Şeker hastalarında tiroid hormonlarında bozukluk sık görülür. Şeker hastalığınız varsa yılda bir defa tiroid tetkikleri (TSH hormonu ölçümü) yaptırınız.
Tiroid Bezi İltihabı (Tiroidit) geçirenlerde
Daha önceden tiroid bezi iltihabı geçirenlerde (tiroidit) tiroid bezi hastalığı tekrar olabilir. Bu kişilerin bir kısmında tiroid bezi yetmezliği gelişebileceğinden kontrol etmek gerekir.
Doğum yapan kadınların bir kısmında tiroid yetmezliği olabilir
Doğum yaptıktan sonraki ilk yıl içinde kadınların % 5-7’sinde tiroid bezi yetmezliği görülebilir. Halsizlik, bitkinlik, yorgunluk ve unutkanlık gibi şikayetler varsa TSH ölçümü yaptırınız.
Allerjik hastalığı olanlarda
Ürtiker (kurdeşen) denen cilt hastalığı, kaşıntı ve allerjik riniti olanlarda tiroid hormonlarında bozukluk olabilir. Bu kişilerde tiroid tetkikleri yapılması faydalıdır.
Kansızlığı olanlarda
Kansızlık tiroid bezi yetmezliğinde sık görülür. Hipotiroidi dediğimiz tiroid bezi yetmezliğinde (özellikle Hashimoto hastalığında) demir ve B12 vitamini eksikliğine bağlı kansızlık sık görülür.
Kan yağları (Kolesterol veya trigliserit) yüksek olan kişilerde
Tiroid bezi yetmezliği ve şeker hastalığı kan yağlarında yükseklik yapan hastalıklardır. Kan yağları yüksek kişilerde kan şekeriyle birlikte tiroid hormonlarına bakmak gerekir.
Down ve Turner sendromu bulunan hastalarda
Down ve Turner sendromu çocuklarda doğumla birlikte ortaya çıkan genetik hastalıklardır. Bu hastalığı olanlarda tiroid hormon bozukluğu sık görüldüğünden tiroid hormon tetkikleri yapmak faydalıdır.
Kafa veya beyin yaralanması geçiren veya beyin ameliyatı geçiren kişilerde
Herhangi bir nedenle beyin travması veya hasarı geçiren kişilerde beyinde bulunan hipofiz bezinde hasar ve daha sonra tiroid yetmezliği gelişebilir. Hipofiz bezi ameliyatı geçirenler de tiroid tetkikleri yaptırmalıdırlar.
Bazı ilaçları kullananlarda
Kalp atım bozukluklarının tedavisi için amiodaron (Cordarone tablet) ilacını kullanan hastalarda, psikiyatrik hastalıkların tedavisinde kullanılan lityum (Lithuril tablet) ilacını alanlarda ve hepatit tedavisi için interferon alfa ve beta gibi ilaçları kullanan hastalarda tiroid hormonlarında bozukluk sıklıkla olur. Bu ilaçları kullananlarda belirli aralıklarla tiroid hormon tetkiklerini yaptırmak faydalıdır.
Baş ve boyuna yönelik ışın tedavisi (radyoterapi) alanlarda
Baş ve boyuna yönelik ışın tedavisi (radyoterapi) alankişilerde tiroid hormon bozukluğu sık görülür.
Çok düşük doğum ağırlıklı erken doğan (prematüre) bebeklerde
Doğum ağırlığı çok az olan ve erken doğan bebeklerde tiroid hormon bozukluğu olabilir. Bu tür bebeklerin annelerinde de tiroid hormon incelemesi gerekebilir.
Meme Kanserli hastalarda
Tiroid hormon eksikliği ve tiroid nodülleri meme kanserli kadınlarda sık görüldüğünden tiroid tetkiki yapılması gerekir.
Kanda sodyum düzeyi düşük çıkan kişilerde
Tiroid bezi yetmezliği bazı kişilerde kan sodyum düzeyinde azalma yapabilir. Bazen nadir de olsa sadece kan sodyum düşüklüğü ile kendini gösteren tiroid yetmezliği olabilir. Bu kişilerde tiroid tetkikleri yapılmalıdır.
Kanlarında CPK ve LDH tetkikleri yüksek çıkanlarda
Herhangi bir nedenle kan tetkiki yapıldığında CPK (kreatin fosfakinaz) ve LDH (Laktat dehidrogenaz) kan ölçüm düzeyleri yüksek olan kişilerde tiroid yetmezliği olabilir. Bunlarda TSH hormon ölçümü yapılmalıdır.
Karaciğer Testleri (SGOT, SGPT, ALP, GGT) yüksek çıkanlarda
Herhangi bir nedenle yapılan kan tetkiklerinde karaciğer testleri denilen SGOT, SGPT, alkalen fosfataz ve GGT tetkikleri yüksek ise tiroid yetmezliği olabilir. Bu tür kişilerde tiroid hormon tetkiki yapılmalıdır.
Prolaktin isimli hormonu yüksek olan kişilerde
Prolaktin hormonu tiroid bezi yetmezliği durumunda kanda yükselebilir. Bu nedenle prolaktin hormonu yüksek çıkan hastalarda tiroid hormon tetkikleri mutlaka yapılmalıdır. Bu hastalarda memelerden süt gelmesi ve adet bozukluğu yakınmaları olabilir.
Hepatit C virüsü taşıyanlarda:
Yapılan çalışmalar hepatit C virüsü taşıyan kişilerde tiroid yetmezliğinin % 13 gibi yüksek bir oranda, yani sık görüldüğünü göstermiştir. Bu hastaların kanlarında anti-TPO ve anti-tiroglobulin antikor düzeyleri yüksek bulunmuştur. Bu nedenle hepatit C virüs hastaları veya taşıyıcıları belirli aralıklarla TSH hormon ölçümü yaptırmalıdır.
Kanda kalsiyum düzeyi yüksek çıkanlarda:
Çok nadir olarakkanda tesadüfen kalsiyum yüksekliğinin saptandığı kişilerde tiroid bezi fazla çalışması bulunabilir.
TIROIT BEZI VE TIROIT HORMONLARI
Tiroit bezi boynumuzun ön tarafında bulunan bir organımızdır. Tiroit bezinin görevi tiroid hormonlarını üretmek, depolamak ve gerektiğinde kana vermek ve böylece metabolizmamızı ayarlamaktır.
Tiroit bezi küçük bir bezdir; 15-20 gram kadar ağırlığı vardır ve bir ceviz büyüklüğündedir. Boynun ön tarafında cildin altında bulunur ve kelebek şeklindedir. Kelebeğin kanatları sağ ve sol lob olarak adlandırılırken, bu iki lobu birleştiren ortadaki kısma istmus adı verilir. Her lob 4 cm uzunluğunda ve 1-2 cm enindedir.
Tiroit bezi adem elması denen nefes borusu çıkıntısının (gırtlak) tam arkasındadır ve yutkunmakla aşağı yukarı hareket eder. Doktorlar muayene sırasında bu nedenle yutkunmanızı isterler.
Tiroid bezi gıda ve suyla alınan iyot minerali ile tiroid hormonları yapan bir organdır. Su ve gıdalarla alınan iyot bağırsaklardan kana geçtikten sonra boynumuzda bulunan tiroid bezine gelir ve tiroid hormonlarının üretilmesinde kullanılır. Tiroid bezine giren iyot burada tirozin isimli aminoasitle birleşerek T3 ve T4 adı verilen tiroid hormonlarının oluşumunu sağlar. T4 hormonun yapısında dört tane iyot molekülü olduğu için T4, T3 hormonun yapısında ise 3 tane iyot molekülü olduğu için T3 adı verilmektedir. Tirozin aminoasiti yediğimiz proteinli gıdalarla sağlanır. Görüldüğü gibi tiroid hormonlarının yeteri kadar yapımı için protein ve iyodun gıda ve suyla vücuda yetecek kadar alınması gerekmektedir. Bezde oluşan T3 ve T4 hormonları daha sonra kan dolaşıma salınarak vücudun bütün organlarına ve hücrelerine girer ve etkilerini gösterir.
Vücudumuzdaki tüm hücreler tiroid hormonlarından etkilenmektedir. İnsanın, anne karnındayken gelişimi, doğduktan sonra büyümesi ve tüm metabolizma faaliyetleri tiroid hormonları tarafından kontrol edilmektedir. Tiroid hormonlarının vücudumuzda etkilemediği organ veya hücre yok gibidir. Kalp hızı, kan kolesterol düzeyi, vücut ağırlığı, kasların güçlü olması, adet düzeni, cilt ve tırnaklar, kemikler, seks organları, beyin ve psikolojik durum tiroid hormonlarından etkilenmektedir.
Tiroid bezinden iki türlü tiroid hormonu salgılanır. Bunlardan daha fazla salgılananı T4 (%80 oranında salgılanır), daha az salgılananı (%20’si) ise T3 hormonudur. Hücrelere giren ve etkili olan hormon T3 hormonudur; T4 hormonu hücreye girmez. Bu nedenle T4 hormonu vücudumuzda özellikle karaciğerde ve diğer organlarımızda deiyodinaz enzimleri ile T3 hormonuna dönüşmektedir. Bu dönüşümün bozulması durumunda T3 yeterince oluşamaz ve tiroid hormonları etkisini gösteremez.
Kandaki T4 ve T3 hormonları bazı proteinlere bağlanarak dolaşırlar. Bu proteinlere bağlanan tiroid hormonlarına total T4 ve total T3 adı verilir. Kanda bulunan tiroid hormonlarının çok azı kanda hiçbir proteine bağlanmadan serbest olarak bulunur ki, bunlara serbest T3 ve serbest T4 hormonları denir. Serbest T3 ve serbest T4 hormonları total T3 ve total T4 hormonlarıyla bir denge halinde bulunduğundan tiroid bezinin çalışma durumunu (az, çok veya normal çalışmasını) en iyi yansıtan testler serbest tiroid hormonlarıdır. Kan dolaşımından hücrelere total hormonlar değil serbest hormonlar girmektedir. Bu nedenle total T4 ve T3 tetkikleri yerine serbest T4 ve serbest T3 hormonlarını ölçtürmek daha iyidir.
Tiroid bezinin çalışması beynimizin tabanında bulunan hipofiz bezi tarafından kontrol edilir. Hipofiz bezi, TSH adı verilen bir hormon salgılar ve bu hormon kan yoluyla tiroid bezine gelerek ondan tiroid hormonu yapmasını ister TSH hormonu tiroid bezinin iyot tutmasını sağladığı gibi tiroid hormonlarının yapılmasını da sağlar.
Tiroid bezi az hormon salgıladığında hipofiz bezi TSH salgısını artırarak tiroid bezinin daha çok hormon üretmesini sağlar. Bu nedenle tiroid bezinin az hormon salgıladığı tiroid yetmezliğinde (hipotiroidi) kanımızda TSH hormonu normalden yüksek, fakat T3 ve T4 hormonları düşük olarak bulunur.
Tiroid bezi bazı hastalıklar nedeniyle çok hormon salgılarsa, yani kanımızda T3 ve T4 hormonları çok artarsa bu defa hipofiz bezinden salgılanan TSH hormonu azalır. Kanımızda T3 ve T4 hormonları ne kadar yükselirse TSH hormonu da o kadar azalır. Hipertiroidi
Görüldüğü üzere hipofiz bezi kandaki T3 ve T4 hormon düzeyine göre TSH hormon salınışını azaltıp artırmaktadır.
Hipofiz bezi ise, beynimizde, hipofiz bezinin üzerinde bulunan hipotalamus organı tarafından kontrol edilir. Hipotalamus organı salgıladığı TRH isimli hormon ile hipofiz bezinden TSH salınışını sağlar.
Görüldüğü gibi hipotalamus, hipofiz ve tiroid bezi birbirine bağımlı olarak çalışan ve birbirlerini kontrol eden 3 bezdir. Tiroid bezini hipofiz bezi kontrol ederken, hipofiz bezini de hipotalamus organı kontrol etmektedir. Hipotalamusdan salgılanan TRH hormonu hipofiz bezini etkileyerek buradan TSH hormonu salgılatır. Hipofizden salgılanan TSH hormonu ise tiroid bezinden tiroid hormonlarının yapılmasını ve kana salgılanmasını sağlar.
denilen tiroid bezinin aşırı çalışması durumunda kanımızda T3 ve T4 hormonları yüksek iken TSH hormonu normalin altına iner ve düşüktür.
TİROİD HASTALIKLARI TEDAVİSİ
Tiroid hastalaıklarının tedavisi ENDOKRİN UZMANI tarafından yapılır. Bu nedenle tiroid hastalığınız varsa önce Endokrinoloji uzmanına başvurunuz.
Tiroid hastalıkları farklı olup her birinin tedavisi farklıdır.
1. ZEHİRLİ GUATR-GRAVES-HİPERTİROİDİ TEDAVİSİ
İlaç tedavisinde içinde propiltiourasil (propisil) yada metimazol (thyromazol) bulunan ilaçkullanılır. Bu ilaçlar tiroid hormon yapımını engelleyerek kandaki yüksek hormon düzeylerini normale getirirler. Gebelikte ve çocuklardaki hipertiroidi tedavisinde de bu ilaçların kullanılması gerekir. Bununla beraber gebelikte ve emzirme döneminde propiltiourasil kullanılması daha uygundur.
Propiltiourasil’in yarı ömrü kısa olduğu için 8 saatte bir tok karna alınır. Metimazol ise günde tek doz halinde veya öğünlere bölünmüş halinde tok karna alınır. Bazen 12 saatte bir verilerek tedaviye başlanabilir. Metimazol’un etki süresi 24 saatten fazla iken propiltiourasil’in 12-24 saattir.
Bu ilaçlar ile tedavi sırasında kanda anti-TPO, anti-TG ve anti-TSH-R antikor düzeyleri azalır. İki ilaç arasında seçim yapmak doktorunuzun tercihine kalır. Metimazol ilacının yan etkisinin bazı çalışmalarda daha az olduğu saptanmışsa da bu ilaçla da yan etkiler görülebilir. İlaçlar tiroid bezinde önceden yapılmış hormonların dolaşıma geçmesini önleyemediklerinden tiroid hormonlarının normalleşmesi için 3-6 hafta geçmesi gerekir.
Graves hastalığının tedavisinde ilaçlarla % 16-40 oranında hastalık kontrol altına alınır ve tedavi bittikten sonra ilaçlar kesilebilir. Ancak hastalık bir süre sonra nüks edebilir. Küçük guatrı olan ve hafif şiddette hormon yüksekliği olanlarda ilaçlarla hastalığın kontrol altına alınması daha kolaydır.
Büyük guatr ve bezde aşırı iyot depolanması varsa veya hasta iyotlu tuz kullanıyorsa bu ilaçlara cevap gecikebilir. Bu nedenle hastaların iyotsuz tuz yemeleri gerekir.
Tedavi edilmiş ve hormonları normal seviyelere gelmiş hastalarda Graves hastalığı ilaç kesilmesinden sonraki 1 yıl içinde % 50-60 gibi yüksek oranlarda nüks etmekte, yani hastalık tekrar alevlenmekte ve eski şikayetler tekrar başlayabilmektedir. İyot alımı artarsa ve sigara içilirse nüks daha hızlı olmaktadır. Bu nedenle hastalar iyotsuz tuz yemelidir. Ülkemizde tuzların hepsi iyotlandığından bazı tuz firmalarının ürettikleri kendiliğinden tuzluklu şekilde satılan iyotsuz tuz satın alıp bunları kullanmaları özellikle çok önemlidir. Ailede diğer kişilerin ve özellikle çocukların iyotlu tuz almaları gerektiği için yemeklerin tuzsuz yapılıp bu tür hastaların iyotsuz tuz, çocukların iyotlu tuz kullanmaları gerekir. Sigara içmek nüksü artırdığından ve göz hastalığı yaptığından sigara kesilmelidir.
Graves’li hastalarda çarpıntıyı azaltmak için yukarıda sözedilen propiltiourasil veya metimazol ilaçlarıyla birlikte beta bloker (dideral gibi) denen ilaçlar da verilir. Bu ilaçlar hem hormonların azalmasına hem de çarpıntının düzelmesine katkıda bulunur. Astım veya damar hastalığı varsa bu ilaçlar verilemediğinden yerine başka ilaçlar verilebilir. Bu nedenle astım veya damar hastalığınız varsa doktorunuza mutlaka bildiriniz. Bu ilaçlar tansiyonda hafif düşme yaptığından tansiyonu düşük kişiler alamazlar.
Uykusuzluk, sinirlilik ve huzursuzluk çok fazlaysa bu durumu doktorunuza bildiriniz. Doktorunuz size sakinleştirici ilaçlar önerebilir.
2. TİROİDİT-TİROİD BEZİ İLTİHABI
Ağrılı dönemde Aspirin veya diğer ağrı kesici ilaçlar (Apranax, Parol, Naprosyn ve Endol gibi) ağrıyı düzeltir. Bazı kişilerde ağrı gece daha fazla olur. Bu nedenle yatmadan önce ağrı kesici alınabilir. Kalsiyum, magnesium ilave verilebilir. Ağrısı, ağrı kesici ilaçlarla geçmeyen hastalarda kortizon ilacı verilir. Kortizon ile ağrı bazen ilaç alındıktan bir kaç saat sonra veya 24 saat içinde hızla geçer ve hasta rahatlar. Eğer ağrı kortizon tedavisiyle geçmiyorsa başka hastalık düşünmek gerekir. Kortizon tedavisiyle düzelen hastaların bazılarında kortizon ilacı azaltılırken ağrı tekrar başlayabilir. Bu tür hastalarda kortizon tedavisine bir süre daha devam edilir. Bunlarda şiddetli iltihap var demektir. Tiroid bezi iltihabı geçiren hastalarda boyunda rahatsızlık hissi bazı kişilerde aylarca devam edebilir. Bazen kortizon ilacı vereceğiz denilince bazı hastalar nedensiz yere korkmaktadır. Kortizon ilacının midenizde ülser veya gastrit yoksa hiçbir zararı olmaz ve boşu boşuna ağrı çekmemiş olursunuz.
Hastaların çoğunda tiroid bezindeki iltihap kendiliğinden düzelir ve hormonlar normal seviyeye gelir. Ancak hastaların % 10’nunda devamlı olan yani kalıcı tiroid bezi yetmezliği (hipotiroidi) gelişir. Özellikle iyotlu tuz kullanan veya iyot alan hastalarda hipotiroidi daha sık görülür. Tiroid bezi iltihabı geçiren bu hastaların % 2’sinde ileride tekrar iltihap olabilir.
3. HİPOTİROİDİ-TİROİD YETMEZLİĞİ
Hipotiroidide vücudumuzda tiroid hormonu az olduğundan dışardan verilecek sentetik T4 hormonu ilaçları ile eksiklik giderilmeye çalışılır. Kullandığınız bu ilaçların içinde levotiroksin vardır ve vücudunuzda yapılan T4 hormonunun aynısıdır. Vücutta T4 hormonu eksik olduğundan bu ilaçlarla eksiklik giderilir. Tiroid yetmezliğinin tedavisinde ilaç tedavisinden başka bir tedavi şekli yoktur. Bazı hastaların sorduğu gibi ameliyat yapılmaz. Levotiroksin ilacı günde bir defa aç karna alınmalıdır. Aç iken alınırsa emilimi daha iyidir ve yaklaşık % 70’i emilir. İlaçları hep aynı zamanda almalı ve unutmamalıdır. Eğer aç karna alınca midede yanma veya ağrı oluyorsa ilacı tok karna alabilirsiniz. Tok karna alınınca ilaç emilimi azalacağından daha fazla ilaç almak gerekebilir. Bu durumu doktorunuza bildiriniz. Demir ilaçları, kalsiyum ilaçları, sukralfat isimli mide ilacı, lifli-posalı gıdalar, lif veya posa kapsülleri, antiasitler ve soya yağı aynı öğünde alınırsa tiroid ilacının emilimini bozar. Bu nedenle mümkün olduğu kadar tiroid ilacının alındığı öğünde başka ilaç alınmamalıdır.
İlaç kullanan hastalar hormon ölçümü için kan verecekleri zaman ilacı yutmadan kan vermelidir. Kan verdikten sonra ilaçlarını alabilirler. İlaç alındıktan 9 saat sonra da kan verebilirler.
Hipotiroidi ömür boyu tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Geçici bir hastalık değildir. Herhangi bir antibiyotik gibi ilaç kutusundaki ilaç bitince tedavinin kesildiği bir hastalık değildir. İlacı keserseniz şikayetleriniz tekrar başlar. Bu nedenle ilaçlarınızı kesmeyiniz.
Bazen Levotiron ilacını eczanede bulamadığınızda onun yerine Tefor ilacını kullanabilirsiniz. Bu durumu doktorunuza bildiriniz. İlaçların etkinliği bazen farklı olabildiğinden TSH hormonu ölçülerek ilaç değişiminin etkisini tekrar kontrol etmek gerekebilir.
İyileşme Ne Zaman Başlar?
İlaç tedavisine başladıktan 2 hafta sonra şikayetlerde düzelme başlar. Bununla birlikte şiddetli şikayetleri olanlarda tam düzelme birkaç ayı bulur. Bunun nedeni dokuların tiroid hormonu ile doymasının zaman almasıdır.
İlaç Ne kadar Süre Kullanılır?
Tiroid bezi yetmezliği (hipotiroidizm) ömür boyu tedavi gerektiren bir hastalıktır. Bu nedenle ilaç tedavisi ömür boyu sürer.
4. NODÜL
Önce biyopsi yapılr. Biyopsi sonucu iyi çıkarsa ilaç tedavisi yapılır.
5. TİROİD KANSERİ
Her türlü tiroid kanserinde ameliyat ve radyoaktif iyod tedavisi yapılır.
TİROİD BELİRTİLERİ
Tiroid bezi vucudumuzda boyun on tarafında bulunan bir organımızdır. Tiroid bezi T3 ve T4 hormonları salgılar. Tiroid bezinin bazı hastalıkları kişide değişik belirtiler yapar. Bu belirtile hastalığın türüne ve tiroid hormonlarının az veya çok salgılanmasına bağlı olarak değişir.
Bazı belirtileri şöyle sıralayabiliriz:
1. Tiroid bezinde büyüme: Bezin büyümesine guatr denir. Karşıdan bakıldığında boyundaki şişlik göze çarpar.
2. Boyunda tiroid bezinde şişlik olması: nodul nedeniyle olur.
3. Tiroid bezinde boyunda ağrı olması: tiroid bezi iltihabında olur.
4. Gözlerde büyüme: Graves hastalığı denen zehirli guatr tipinde olur.
5. Kilo alma: Tiroid yetmezliğinde olur.
6. Kilo verme: Zehirli guatrda olur.
Şimdi Hangi tiroid hastalığında hangi belirtiler görülür onlara bakalım:
1. TİROİD YETMEZLİĞİ-HİPOTİROİDİ BELİRTİLERİ:
Tiroid bezi yetmezliğine ait şikayetler hastalığın şiddetine göre değişir. Bazen hiçbir şikayet yok iken bazı hastalarda çok şiddetli belirti ve şikayetler ortaya çıkar. Bazı belirtiler özellikle yaşlı kişilerde yaşlılığa bağlanır ve hastalık akla gelmez ise atlanır. Tiroid bezi az çalışan ve tiroid hormonları kanda azalan bir kişide şu belirtiler olabilir:
Kolay yorulma, yorgunluk, bitkinlik, enerji azlığı (yaygın)
Hatırlamada zorluk, unutkanlık, yavaş düşünme, konsantre olamama
Hareketlerde yavaşlık
Sabahleyin uyanmada zorluk, daha çok uyku isteği, gün içinde uyuklama
Üşüme veya kendini soğuk hissetme
Terlemenin azalması
Kuru, soğuk, kalın ve kaşınan bir deri
Sarı veya portakal renginde bir deri
Kuru, kaba ve kolay kırılan tırnaklar
Saç dökülmesi, saçlarda azalma, kaşlarda dökülme
İştah kaybı
Kilo alma ve kiloyu verememe
Horlama başlaması
Kas krampları ve eklemlerde ağrı oluşması
Kaslarda iğne batması hissi veya karıncalanma
Kabızlık olmaya başlaması
Göz etrafının ve göz altının şişmesi
El, ayak ve eklemlerde şişlik
Karpal tünel sendromu denilen el bileğinde sinir sıkışması ve ağrı
Adet kanamalarının daha fazla miktarda olması, adetlerde kramp olması ve adet öncesi dönemin kötü geçmesi
Bazı kadınlarda adet sıklığının azalması veya adetlerin kesilmesi
Depresyon gelişmesi ve hiçbir şeyle ilgilenmeme
Sesin kalınlaşması ve ses kısıklığı
İşitmede azalma oluşması
Guatr oluşması (Hashimoto hastalarında olur)
Tiroid bezinin küçülmesi (tiroid bezi iltihaplarına veya Hashimotonun son evresine bağlı olarak)
Kalp hızının ve nabız sayısının azalması
Kan kolesterol düzeyinde artma
Gebe kalamama (kısırlık)
Libido (Cinsel istek) azlığı ve empotans
Reflekslerin yavaş olması
Kekemelik
2. ZEHİRLİ GUATR BELİRTİLERİ:
Hareketli olma, huzursuzluk
Çarpıntı (hızlı ve düzensiz kalp atımı olması
Yorgunluk
Güçsüzlük (ağır eşyaları kaldıramaz, merdiven çıkarken zorlanır)
Ellerde titreme
Saç dökülmesi
Sinirlilik, kolay heyecanlanma ve kolay öfkelenme
Canlı bakış, gözlerde büyüme, göz kapağında çekilme
Uykusuzluk, dikkat bozukluğu
Derinin sıcak, nemli ve ince olması
İshal
İştah artışı
Susama
Ağız kuruluğu
Sık idrara çıkma
Kilo kaybı (zayıflama)
Adetlerde azalma veya kesilme
Cinsel istekte azalma, sperm sayısında azalma
Erkeklerde meme büyümesi (jinekomasti)
Kemik erimesi
Kaslarda güçsüzlük
Çabuk yorulma
3. TİROİDİT-TİROİD BEZİ İLTİHABI BELİRTİLERİ:
Tiroid bezindeki iltihap boyunda ağrı ile kendini gösterir ve bezde depolanmış hormonların kan dolaşımına dökülmesine ve hormonların yükselerek çarpıntı, terleme ve zayıflama gibi şikayetlerin ortaya çıkmasına neden olur. İltihap çoğu hastada kendiliğinden düzelir ve hormonlar normale gelir. Bu durum geçici bir iltihap olayıdır.
Virüslerin yaptığı tiroid bezi iltihabının en önemli özelliği boyun ön bölgesinde şiddetli ağrı olmasıdır ve bu ağrı tek taraflı olarak kulak ve çeneye yayılır. Ağrı ortaya çıkmadan bir kaç hafta önce kas ağrısı, ateş, halsizlik, boğaz ağrısı ve yutkunmakta zorluk bulunabilir. Bazen hastalık farenjit ve boyunda ağrı ile başlar ve ağrı ve hassasiyet giderek artar. Ateş 37.5 ºC-38.3 ºC ve hatta 40 °C olur. Bazı hastalarda halsizlik, yorgunluk, ateş ve eklem ağrıları olabilir. Ağrı tiroid bezinin bir tarafından öbür tarafına kayabilir. Bazen ağrı yayılmadan olduğu yerde kalır. Bazı hastalarda ağrı çene ve kulaklara yayılır ve ağrı yutkunmakla, öksürmekle ve baş hareketiyle artar. Ağrı bazı kişilerde gece daha fazla olur. % 50 hastada çarpıntı, kilo kaybı, sinirlilik, ellerde nemlilik ve titreme olabilir. Tiroid bezinde hassasiyet, sertlik, nodül gelişimi ve büyüme olabilir. İltihabın olduğu bölge hassas ve serttir. Tiroid bezi o kadar ağrılıdır ki hasta muayene edilmesini ve elle dokunulmasını istemez. Bu hastalık 6 hafta veya bazen 2-5 ay sürebilir ve çoğunlukla kendiliğinden düzelir.
4. NODUL BELİRTİLERİ:
Nodüllerin çoğu hiçbir belirti vermez ve şikayet yapmaz. Nodüller sıklıkla hasta veya doktor tarafından rasgele fark edilir ve nadiren yemede zorluk, nefes darlığı, ses kalınlaşması veya çatallaşma veya boyunda ağrı yapar. Ancak çoğunun hiçbir belirtisi yoktur. Nadiren nodül içine kanama olursa ağrı ve hassasiyete neden olur. Bu tür kanamalar nodülün kendiliğinden yok olmasına neden olabildiği gibi sıklıkla kist oluşumuna da neden olur. Bazen akciğer ve beyin tomografileri sırasında veya boyundaki damarların ultrason ile incelemesi sırasında da tesadüfen nodül olduğu fark edilir.
5. TİROİD KANSERİ.
Tiroid kanserli hastaların çoğunda hiçbir belirti veya şikayet yoktur. Bir kısmında boyunda bir şişlik gelişir ; çoğunda ise bir nodülden yapılan biyopsi sonucu kanser saptanır. Biyopsi normal çıktığı halde ameliyat edilen bezin nodül dışındaki bir alanında bazen milimetrik boyutta küçük kanser odağı saptanabilir. Tiroid bezinin hızlı büyümesi ve sert olması kanser şüphesini artırır. Ses kısıklığı ve boyunda lenf bezlerinin şişmesi de tiroid kanser şüphesini artırır.
Bazen özellikle çocuklarda boyundaki lenf bezlerindeki büyüme ilk bulgu olabilir. Çok nadiren bir kanser ağrılı ve baskı şikayetleri dediğimiz ses kısıklığı, nefes darlığı veya yeme zorluğu ile ortaya çıkar. Bazen hastalar ilk olarak vücudun diğer tarafındaki lenf bezi büyüklüğü, kemik kırıkları veya çok nadiren tiroid bezi fazla çalışması (hipertiroidizm) ile karşımıza çıkabilir. Bununla beraber çoğu hastada hiçbir şikayet yoktur.
Boyundaki kitlenin veya nodülün nefes borusuna yapışık olması, sert olması, son zamanlarda hızlı büyümesi, yeme zorluğu, ses kısıklığı veya ses kalınlaşması ve büyümüş lenf bezleri kanser olasılığını kuvvetlendirir.
TSH NEDİR?
Tiroid bezinin çalışması beynimizin tabanında bulunan hipofiz bezi tarafından kontrol edilir. Hipofiz bezi, TSH adı verilen bir hormon salgılar ve bu hormon kan yoluyla tiroid bezine gelerek ondan tiroid hormonu yapmasını ister TSH hormonu tiroid bezinin iyot tutmasını sağladığı gibi tiroid hormonlarının yapılmasını da sağlar.
Tiroid bezi az hormon salgıladığında hipofiz bezi TSH salgısını artırarak tiroid bezinin daha çok hormon üretmesini sağlar. Bu nedenle tiroid bezinin az hormon salgıladığı tiroid yetmezliğinde (hipotiroidi) kanımızda TSH hormonu normalden yüksek, fakat T3 ve T4 hormonları düşük olarak bulunur.
Tiroid bezi bazı hastalıklar nedeniyle çok hormon salgılarsa, yani kanımızda T3 ve T4 hormonları çok artarsa bu defa hipofiz bezinden salgılanan TSH hormonu azalır. Kanımızda T3 ve T4 hormonları ne kadar yükselirse TSH hormonu da o kadar azalır. Hipertiroidi
Görüldüğü üzere hipofiz bezi kandaki T3 ve T4 hormon düzeyine göre TSH hormon salınışını azaltıp artırmaktadır.
Hipofiz bezi ise, beynimizde, hipofiz bezinin üzerinde bulunan hipotalamus organı tarafından kontrol edilir. Hipotalamus organı salgıladığı TRH isimli hormon ile hipofiz bezinden TSH salınışını sağlar.
Görüldüğü gibi hipotalamus, hipofiz ve tiroid bezi birbirine bağımlı olarak çalışan ve birbirlerini kontrol eden 3 bezdir. Tiroid bezini hipofiz bezi kontrol ederken, hipofiz bezini de hipotalamus organı kontrol etmektedir. Hipotalamusdan salgılanan TRH hormonu hipofiz bezini etkileyerek buradan TSH hormonu salgılatır. Hipofizden salgılanan TSH hormonu ise tiroid bezinden tiroid hormonlarının yapılmasını ve kana salgılanmasını sağlar.
denilen tiroid bezinin aşırı çalışması durumunda kanımızda T3 ve T4 hormonları yüksek iken TSH hormonu normalin altına iner ve düşüktür.
T4 ve T3 hormonlarının normal sınırın altında veya üstünde olması tiroid bezinin iyi çalışmadığını gösterir. T4 ve T3 hormonları düşük ise beziniz az çalışıyor, buna karşılık T4 ve T3 hormonları yüksek ise beziniz çok çalışıyor demektir. T3 ve T4 ölçümü yaptırırken serbest T3 ve serbest T4 hormonlarını ölçtürmek en iyisidir. Total T4 ve Total T3 artık pek kullanılmamaktadır. Gebelerde, doğum kontrol hapı kullananlarda ve östrojen ilacı alanlarda mutlaka serbest T3 ve serbest T4 hormon ölçümleri yapılmalıdır.
Tiroid bezinin az veya çok çalıştığını gösteren diğer bir tetkik TSH hormon ölçümüdür. TSH ölçümünün normalden düşük olması tiroid bezinin aşırı çalıştığını gösterir. Kan TSH düzeyinin normalden yüksek bulunması ise tiroid bezinin az çalıştığını gösterir.
HASHİMOTO HASTALIĞI VE TSH
Hashimoto tipi tiroid bezi iltihabı veya tıptaki adıyla ‘’Hashimoto tiroiditi’’ bağışıklık sisteminin bir bozukluğu sonucu ortaya çıkar. Nedeni tam olarak bilinmemektedir. 1912 yılında Japon bilim adamı Akira Hashimoto tarafından tanımlandığı için bu ad verilmiştir. Hashimoto tipi tiroid bezi iltihabı en fazla tiroid bezi yetmezliği yapan hastalıktır. Diğer bir deyimle tiroid bezi yetmezliğinin en önemli nedeni Hashimoto tipi tiroid bezi iltihabıdır.
Bu hastalık otoimmün hastalıklar dediğimiz hastalıklardan birisidir. Otoimmün hastalıklarda vücut kendi dokusunu yabancı doku olarak algılayıp onu yok etmek ister ve vücut içinde bir savaş oluşur. Hashimoto tiroiditinde de vücut tiroid bezini yok etmek ister. Vücudumuz tiroid bezini yok etmek için çok miktarda anti-TPO antikoru ve anti-tiroglobulin antikoru üretir. Bu antikorlar tiroid bezine bağlanarak tiroid hücrelerini harap ederler. Bu arada tiroid bezine birçok iltihap hücresi birikir. İltihap sonucu tiroid hücreleri tahrip olarak azalınca da bez küçülür ve hormon yapacak hücre kalmaz ve sonunda tiroid hormon yetmezliği ortaya çıkar. Bu hastalarda yıllar içinde tiroid bezi gittikçe küçülür. Başlangıçta ufak bir guatr ve kanda anti-TPO antikor yüksekliği varken TSH, T3 ve T4 hormonları normaldir. Daha sonra zaman içinde hastalık ilerledikçe önce başlangıç halinde tiroid yetmezliği (sadece TSH yüksek, fakat T3 ve T4 normal) sonra tam tiroid yetmezliği (TSH yüksek, T3 ve T4 hormonları düşük) gelişir.
HİPOTİROİDİ-TİROİD AZ ÇALIŞMASI
Hipotiroidizm, toplumda % 4.6 oranında bulunur. Bunun çoğunluğunu başlangıç halindeki veya hafif derecedeki tiroid bezi yetmezliği (sadece TSH yüksek fakat T3 ve T4 normal olması) oluşturur. Tiroid yetmezliği tiroid fazla çalışmasından daha çok görülür ve nodüllerden sonra en sık görülen tiroid hastalığıdır. Aşikar hipotiroidide TSH yüksek, serbest T3 ve serbest T4 düşüktür.
TSH DÜŞÜKLÜĞÜ
TSH hormonu 1 'in altına doğru iniyorsa tiroid fazla çalışmaya başlıyor demektir. İyotlu tuz yiyenlerde, sıcak nodullerde ve zehirli guatr hastalarında TSH normalden küçük çıkmaya başlar.
Her türlü TSH hormon anormalliğinde teşhis ve tedavi için mutlaka bir ENDOKRİN UZMANINA başvurunuz.
GUATR NEDENLERI
Tiroid bezinin herhangi bir nedenle buyumesine guatr diyoruz. Tiroid bezinin buyuklugu saglikli kisilerde de bazi farkliliklar gosterir. Bu farkliliklarin nedenleri asagida verilmistir:
Tiroid bezi buyuklugunu belirleyen faktorler:
Beyinde bulunan hipofiz bezinden salgilanan TSH hormonu tiroid bezinin buyumesini etkiler. Asiri salgilanan TSH hormonu tiroid bezini uyararak buyumesini saglar; buna karsilik TSH az salgilanirsa bu defa tiroid bezi kucuk kalir.
Kisinin gida veya icilen sularla aldigi iyot miktari da tiroid bezi buyuklugunu etkilemektedir. Iyot alimi yetersiz olunca tiroid bezinde buyume olmaktadir.
Selenyum elementi de tiroid hormon metabolizmasinda onemli rol oynar. Selenyum mineralinin az alindigi durumlarda kanda TSH ve T4 hormonu yukselir, fakat T3 hormonu duser. Iyot yetmezligi ile birlikte selenyum eksikligi varsa iyot yetmezligine bagli hastaliklar daha siddetli olarak ortaya cikmaktadir.
Vucut agirligi veya buyuklugu ile tiroid hacmi arasinda iliski vardir. Ozellikle vucudun yagsiz kismi ile tiroid hacmi arasinda iliski oldugu gosterilmistir. Erkeklerde tiroid hacminin kadinlardan fazla olmasi ise erkeklerin vucut agirliginin daha fazla olmasi ile aciklanmaktadir.
Dogum sayisi da tiroid bezinin buyuklugunu etkiler. Gebelikte tiroid hacminde artma olmaktadir. Dogum sayisi arttikca tiroid hacmi artmaktadir. Bu durum ozellikle iyot yetmezligi olan bolgelerde daha fazladir.
Sigara icenlerde tiroid bezinin daha buyuk oldugu saptanmistir. Sigara icenlerin kanlarinda tiroid hormonu uretimini engelleyen tiyosiyanat isimli bir maddenin duzeyi artar. Artan tiyosiyanat hem kandaki iyotun tiroid bezi tarafindan tutulmasini onler hem de tiroid hormon olusumunu azalttigindan hipofiz bezinden TSH salinisi artarak daha fazla hormon uretilmesi saglanmaya calisilir. Artan TSH hormonu ise bu defa tiroid bezinde buyume yapar. Sigara icenlerde bu nedenle guatr sikligi daha fazladir.
Tiroid bezinde adet donemine gore kadinlarda degisiklikler olur. Tiroid hacmi iki adet kanamasi arasindaki donemin ilk yarisinda yaklasik % 50 kadar artabilmektedir. Iki adet arasindaki zamanin ikinci yarisinda (luteal faz) bu artis geriye doner ve bez eski haline doner. Bu hacim degisiklikleri ostrojen hormonunun tiroid bezindeki kanlanmayi etkilemesine bagli olarak olusmaktadir.
Genetik faktorler: Yukarida sayilan nedenler icinde en onemlisi genetik faktorlerdir. Tiroid bezindeki buyukluk % 71 oraninda genetik olarak belirlenmektedir. Guatrin bazi ailelerde sik gorulmesi de bunu desteklemektedir. Iyot yetmezligi olmayan bolgelerde saptanan guatrin nedeni genetik faktorler yani anne ve babamizdan gelen kalitimdir.
Alkol fazla icenlerde ise ilginc olarak guatr daha az gorulmektedir. Alkolun guatr sikligini nasil azalttigi tam bilinmemektedir; bu buyuk olasilikla alkolun tiroid bezi icin direk toksik etkisine baglidir.
Dogum kontrol hapi kullanan kadinlarda tiroid bezi hacmi daha kucuk bulunmustur.
Sekil 3’de normal tiroid bezi ile buyumus olan tiroid bezi kiyaslanarak sembolize edilmistir.
Guatr cesitleri:
Tiroid bezi buyumeleri yani guatr 3 sekilde olabilir:
1- Basit Guatr: Tiroid hormonlari normaldir. Bez icinde nodul yoktur. Tiroid bezinde buyume vardir. Bu nedenle buna basit guatr adi da verilir.
2- Noduler guatr: Tiroid bezi buyur ancak bez icinde nodul dedigimiz nohut veya leblebi buyuklugunde yumrular vardir. Noduler guatrda tiroid hormonlari normal veya artmis olabilir.
3- Dalan Guatr (Torasik veya Plonjan Guatr): Tiroid bezinin gogus kafesi icine dogru buyumesi ve gogus kafesi icine girmesi veya dalmasidir.
I. BASIT GUATR
Salgiladigi tiroid hormonlari normal oldugu halde buyumus tiroid bezine basit guatr denir. Icerisinde nodul olmadan tiroid bezinin oldugu gibi buyumesine duz veya basit guatr denir. Guatrin icinde noduller varsa bunlara bu defa noduler guatr denir. Iyot yetmezligi dunyada en sik guatr nedenidir. Iyot yetmezligi nedeniyle olusan guatr ilk yillarda duz bir buyume seklindedir; yani icinde nodul yoktur. Cocukluk ve ergenlik doneminde guatrda nodul pek bulunmaz. Ancak tedavi edilmez ve iyot eksikligi devam ederse ileri yaslarda guatr hem buyur hem de icinde noduller olusur. Bu noduller ileride asiri hormon salgilama ozelligi kazanarak hipertiroidi dedigimiz kanda tiroid hormonlarinin asiri calismasina neden olabilirler.
Iyot yetmezligine bagli guatri olan kisilerin kanlarinda T3 hormonu hafif artar, TSH hormonunda biraz artis olabilir ve T4 hormonu biraz dusuk cikar.
Bir toplumda 6-12 yas arasi cocuklarin % 5’den fazlasinda basit guatr varsa buna endemik (yaygin) guatr denir. Endemik guatr iyot yetmezligi olan bolgelerde sik gorulur. Bu oran % 5 den az olursa sporadik (seyrek gorulen) guatr ismi verilir. Sporadik guatr ise iyot yeterli bolgelerde gorulur.
Guatr kadinlarda erkeklerden 4-5 kat daha fazla gorulur. Genclik caginda da kizlarda erkeklere gore daha fazla gorulur. Turkiye’de guatr sikligi bolgelere gore degismek uzere % 5-56 arasinda degismektedir. Goruldugu gibi bu cok yuksek bir orandir.
Iyot yetmezligi olan bolgelerde guatr daha fazladir. Ozellikle daglik bolgelerde toprakta iyot az oldugundan guatr daha fazla gorulur. Bilinenin aksine kara lahana yenmesiyle guatr olusumu arasinda bir iliski yoktur.
Selenyum yetmezligi de ulkemizde onemli bir problemdir. Yaptigimiz bir calismada guatrli kisilerde selenyum duzeyinin dusuk oldugunu saptadik.
Suda bulunan perklorat ve kadmiyum fazlaligi da guatra neden olabilmektedir. Pillerle bulasmis sularda kadmiyum yuksektir ve guatr ortaya cikar.
Demir eksikligi olan kisilerde de guatr sikliginda artis vardir.
Ergenlik cagindaki cocuklarda bazen guatr olusur ve buna adolesan veya ergenlik guatri denir. Ergenlik doneminde artan hormon ihtiyacini karsilamak icin tiroid bezi biraz buyur ve guatr olusur. Daha sonra bu guatr cogu cocukta veya gencte kaybolur.
Yalanci guatr ise tiroid bezinin dogustan normal yerlesim yerinden biraz yukarida olmasi ve ozellikle ince boyunlu kadinlarda guatr varmis izlenimi vermesidir. Yapilacak ultrasonda tiroid hacminin artmadigi ve guatr olmadigi ortaya konur.
Gebelikte ve menopoz doneminde de tiroid buyuklugu artar ve guatr olusabilir.
Iyot yetmezligi fazla olan kadinlarda gebe kalma ve cocuk dogurma sikligi azalir. Iyot yetmezligi uremeyi engelleyebilmektedir. Bu nedenle cocugu olmayan kadinlarda iyot yetmezligi olup olmadigi arastirilmalidir.
Guatrin ailesel ozellik gosterdigi bilinen bir gercektir. Bazi ailelerde guatr fazla gorulur. Yapilan calismalar guatr gelisiminde kalitimsal gecisin iyot yetersizligi olan bolgelerde yasayan kadinlarda %39 oraninda, iyodun yeterli alindigi bolgelerde yasayanlarda ise % 82 oraninda oldugunu ortaya koymustur.
Guatr nedenleri:
a) Iyot yetmezligi
b) Selenyum yetmezligi
c) Genetik egilim veya ailede guatr olmasi
d) Tiroid bezinin iltihabi hastaliklari (Hashimoto veya tiroiditler)
e) Psikiyatrik hastalarin kullandigi lityum ilaci
f) Soya yagi veya fasulyesi fazla yemek (iyot yetmezligi ile beraber)
g) Tiroid hormon olusumundaki genetik bozukluklar
h) Sigara icmek
i) Demir yetmezligine bagli kansizligi olanlar
j) Gebelik (iyot yetmezligi olan bolgelerde)
k) Beyinde bulunan hipofiz bezinden asiri TSH hormonu salgilanmasi
Ic Guatr, Dis Guatr Nedir?
Ic guatr ve dis guatr tanimi halk arasinda kullanilan tanimlamalar olup tibbi bir anlami yoktur. Guatrin gogus boslugu icine girmesi belki ic guatr olarak adlandirilabilir.
Bir Bolgede Iyot yetmezligi Arttikca Guatr Sikligi Artar:
Idrarda atilan iyot miktari o kisinin iyot durumunu gosterir. Idrarda iyot miktari olculerek iyot yetmezliginin siddeti anlasilabilir. Iyot yetmezligi artikca guatr sikligi da artmaktadir. iyot miktarina gore guatr olusma riski su sekilde saptanmistir: Idrar iyodu hafif derecede yetmezlik gosteriyorsa yani 50-99 g/dl arasinda ise bunlarin %5-20’sinde, orta dereceli iyot yetmezligi varsa (idrar iyodu 20-49 g/dl arasinda ise) bunlarin % 20-30’unda ve siddetli iyot yetmezligi varsa (idrar iyodu < 20g/dl olmasi) bu kisilerin % 30’undan fazlasinda guatr gelisir.
Guatrli Kiside Ne Gibi Sikayetler Olur:
Guatrli hastalarin cogunda herhangi bir sikayet yoktur. Guatr cok buyuk olursa nefes borusu ve yemek borusuna baski yaparak oksuruk ve nefes darligi gibi sikayetler yapabilir. Iyot yetmezligi asiri ise tiroid bezi yetmezligi yani tiroid hormon salgilanmasinda azlik (hipotiroidi) ve ona bagli sikayetler olabilir. Hipotiroidi daha sonraki bolumlerde ayri bir baslik halinde anlatilmistir. Erken devrede ve cocuklukta yumusak ve duz bir guatr vardir. Eriskinlerde ise her zaman guatr icinde noduller ve kist olusur. Tiroid hormon tetkikleri genellikle normal sinirlar icindedir. Baslangicta guatr icinde nodul yokken yasin artmasiyla noduller ve kist gelisebilir. Volum arttikca yani guatr buyudukce TSH hormonunda azalma olusur. Bu hastalarda anti-TPO antikoru kanda yuksekse o zaman guatrin Hashimoto hastaligi nedeniyle gelistigini dusunuruz. Hashimoto hastaligi ile bilgileri daha detayli olarak ilerdeki bolumlerde bulabilirsiniz.
Guatrli Bir Kiside Hangi Tetkikler Yapilir?
Guatri olan bir kiside serbest T3, serbest T4, TSH, anti-TPO antikor ve tiroid ultrasonu tetkikleri yapilir. Idrar iyoduna bakilarak iyot yetmezligi olup olmadigi anlasilir. Ayrica kanda selenyum duzeyi olculerek eksiklik olup olmadigi anlasilir. Iyot yetmezligi olan bolgedeki guatrli kisilerde radyoaktif iyot uptake testinde yukseklik, total ve serbest T4 hormonlarinin normal sinirlarda veya bazen dusuk, oldugu gorulurken, T3 hormon duzeyleri normal veya yuksek olabilir. TSH hormon duzeyleri ise normal veya yuksek olabilir. Anti-TPO ve anti-TG antikorlari iyot yetmezligine bagli guatrda negatif iken, Hashimoto tiroiditine bagli guatr varsa antikorlar yuksek olarak bulunur. Siddetli iyot yetmezliginde ise hipotiroidizm denilen tiroid yetmezligi gelisir ki, bu durumda TSH hormonu yuksek, T3 ve T4 hormonlari normal duzeyin altina dusmustur.
Guatr Nasil Tedavi Edilir?
Guatr tedavisi için öncelikle bir ENDOKRİN UZMANINA başvurunuz.
Basit guatrli bir hastada iyot yetmezligi varsa iyotlu tuz verilir ve tiroid hormonu ilaclari ile tedavisi yapilir. Bu ilaclarin dozunu yasiniza gore ve diger hastaliklarinizin olup olmadigina gore doktorunuz ayarlar. Bu ilaclarin dozunu onerilen dozda almak cok onemlidir. Fazla alirsaniz zarari olabilir.
Guatrli kisilerde selenyum eksikligi varsa selenyum verilir.
Guatr icinde nodul varsa önce hormonlara bakılır ve ayrıca mutlaka tiroid iğne biyopsisi yapılır.
Plonjan guatr dedigimiz gogus kafesine dogru girmis guatrlarda hormonlar normal ise ameliyat yapilir.
PARATIROID NEDIR?
Paratiroid bezleri tiroid bezinin arkasında ve yapışık olarak bulunur ve 4 adettir. İki tanesi yukarıda iki tanesi aşağıdadır. Bir paratiroid bezinin ağırlığı en fazla 70 mg kadardır ve boyutu 6x5x2 mm kadar, yani oldukça küçüktür.
Paratiroid bezinden paratiroid hormonu salgılanır. Paratiroid hormonu kandaki kalsiyum düzeyine göre salgılanır. Kanda kalsiyum düşük ise paratiroid hormonu salgılanır ve bu hormon böbrek ve kemiklere direkt olarak etki ederek ve bağırsaklara dolaylı yoldan etki ederek kan kalsiyumunu yükseltir. Kanda kalsiyum yüksek ise paratiroid hormonu az salgılanır.
Kanda kalsiyum ayarlanmasında böbreğin de önemli rolü vardır. Paratiroid hormonu böbrekte D vitamininin aktif hale gelmesine (1, 25 (OH)2D3) katkıda bulunur. Böbrekten süzülen kalsiyumun geri alınmasında paratiroid hormonunun etkisi vardır.
Paratiroid hormonu kemiklere etki ederek kemiklerden kalsiyum ve fosforun ayrılmasını sağlar. Paratiroid hormonu ayrıca D vitamini yoluyla barsaklardan kalsiyum emilimini de artırır. Paratiroid hormonu böbreklerden kalsiyum emilimini artırırken idrarla fosfat atılımını artırır.
Kalsiyumun vücutta, yani kanda, bir dengede tutulmasında iskelet, bağırsaklar, böbrek, paratiroid hormonu ve D vitamininin önemli rolü vardır. Normal erişkin bir kişide diyetle alınan günlük kalsiyum miktarı 1000 mg kadardır. Böbreklerden her gün 10 gram kalsiyum geçer ve bunun 100- 300 mg kadarı idrarla atılır. Kalsiyum esas olarak iskelet kemiklerinde depo edilir ve iskeletimizde yaklaşık 1000 gram kalsiyum bulunur.
PARATIROID HORMON YUKSEKLIGI
Paratiroid hormonun (PTH) bir veya daha fazla paratiroid bezinden aşırı salgılanmasıyla paratiroid hormon fazlalığı oluşur ve buna tıp dilinde ‘’primer hiperparatiroidi’’ denir. Kanda kalsiyum yüksekliğinin en önemli nedeni paratiroid hormon fazlalığıdır.
Her yaşta görülürse de, 50 yaş üzerinde daha çok görülür. Kadınlarda menopoz döneminde biraz daha fazla görülmektedir (3/1 oranında).
Paratiroid hormonunun fazla salgılanmasının en sık nedeni (% 85) paratiroid bezlerinden birinde bir tümör oluşmasıdır ve buna tıp dilinde ‘’adenom’’ denir. Bazan paratiroid bezlerinin büyümesi (% 12-15) veya çok nadir olarak paratiroid bezi kanseri ( % 1-2) paratiroid hormon fazlalığına neden olabilir.
Klinik Bulgular
Günümüzde teşhis gelişen laboratuar teknikleri sayesinde yaklaşık % 50 hastada hiç bir şikayet yok iken rastlantısal olarak konabilmektedir. Şikayeti olan hastalarda ise
Yorgunluk
Eklem ağrıları
Halsizlik
İştah kaybı
Hafif depresyon
Konsantre olamama görülebilir.
Böbrekte taş oluşmasının önemli bir nedeni paratiroid hormon yüksekliğidir. Böbrek taşları bu hastaların % 20-25’inde görülür. İdrarla kalsiyum atılımı artar yani günde idrarla atılan kalsiyum miktarı 300 mg’dan fazladır.
Paratiroid hormon fazlalığında kemik kistleri ve kahverengi (Brown) tümörler seyrek olarak (%1) görülmektedir. Kemiklerde gelişen kalsiyum azlığına bağlı olarak ön kol, kalça ve omurgada kemik kırıklarının sıklığında artış olur. Hafif kemik erimesi (osteopeni) en sık görülen kemik bulgusudur (%30).
Bu hastalarda ayrıca eklem ağrıları, gözde konjunktivada kalsiyum birikmesi, keratopati ve tansiyon yükselmesi (% 30-50 hastada) görülebilir.
Kanda kalsiyumun yüksek olması nedeniyle de bu hastalarda şu şikayetler olabilir:
İştah kaybı
Bulantı
Kabızlık
Aşırı susama
Sık idrara gitme
Bu hastalarda kalsiyum yüksekliğine bağlı olarak böbrek fonksiyonlarında bozulma, romatizmal şikayetler, kanda fosfor düşüklüğü, kanda mağnezyumda hafif artış olabilir.
Tanı
Teşhis için kanda kalsiyum ve paratiroid hormon düzeylerine bakılır. Primer hiperparatiroidide hem paratiroid hormonu hem de kan kalsiyumu kanda yüksek olarak bulunur.
Paratiroid hormon yüksekliğinin tipik bulgusu serum kalsiyumunun yüksek olmasıdır. Vitamin D eksikliğine bağlı osteomalasi hastalığı (kemik hastalığı) varlığında kalsiyum yükselmesi olmayabilir. Bu hastalara D vitamini verildiğinde kan kalsiyumu artar.
Bazen kan kalsiyumu yükselmeden sadece paratiroid hormon yüksekliği görülebilir.
Paratiroid bezi ultrasonografisi ile % 80’e varan oranda büyümüş paratiroid bezi tespit edilebilir. Bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntülemede de benzer oranlar verilmektedir.
99mTc-sestamibi ile yapılan paratiroid sintigrafisinin duyarlılığı % 50-80 olup, özellikle gögüs kemiği arakasına yerleşimli paratiroid dokusu tespitinde çok yararlı bir yöntemdir. Sintigrafik veri, ultrasonografi ile birlikte değerlendirildiğinde tanı doğruluğu daha güvenilir olmaktadır.
Tedavi
Orta dereceli kalsiyum yüksekliği böbrek fonksiyonlarının bozulmasına neden olurken, ciddi kalsiyum yüksekliği hayatı tehdit eden bir durumdur.
Ancak birçok hastada herhangi bir şikayet yoktur ve kan kalsiyum düzeyi 11,5 mg/dl’den daha azdır.
Ameliyat yapılmayan hastalarda (bunlarda şikayet yok ve kan kalsiyumu hafif yüksektir) kan kalsiyumu 6 ayda bir ölçülür ve böbrek fonksiyonları değerlendirilir. Bu hastalarda ayrıca yılda bir kemik dansitesi ölçülür.
Bu hastalara lityum ilacı ve tiazid diüretik ilaçları almamaları önerilir. Bu ilaçlar kan kalsiyumunu artırır. Ayrıca çok su içmeleri (günde en az 6-8 bardak su), hareketli olmaları, kalsiyumdan yüksek diyet yapmamaları önerilir. Kalsiyum günde 1000 mg alınmalı ve vitamin D günde 400-600 IU alınmalıdır.
İlaç tedavisi olarak normal kalsiyumlu diyet alırken, bol sıvı alınmalı ve hareket artırılmalıdır. İlaç olarak kemik erimesi olanlarda bifosfonat denilen ilaçlar verilebildiği gibi kalsimimetik denen ilaçlar da verilebilir. Ancak bunların hiçbirisi henüz paratiroid ameliyatının yerini almış değildir ve kan kalsiyumunu normale getirmez.
Şikayeti olan hastalarda paratiroid bezi ameliyatı yapılır.
Şikayeti olmayan hastalarda aşağıdaki durumlar varsa ameliyat yapmak gerekebilir :
1.Kan kalsiyum değeri normal laboratuar üst sınırından 1mg/dl (0,25 mmol/L) fazla ise
2.Yirmidört saatlik idrar kalsiyum atılımı 400 mg/gün ‘den fazla ise
3.Kreatinin klirensinin, uygun yaş ve cins normal değerine göre, % 30 ve üzerinde azalması
4.Kemik yoğunluğunun önkol (Ulna) 1/3 distal ucu, omurga veya kalça, kemik mineral yoğunluğu ölçümlerinde t skoru’nun -2,5 SD’den fazla olması
5.Hastanın 50 yaşından küçük olması
6.Tıbbi olarak takip edilemeyecek hastalar
Ameliyatta boyun açılarak dört bez de görülür, adenom (tümör) varsa çıkartılır. Hiperplazi (bezde büyüme) varsa üç bez tamamen, dördüncü bezin de yarısı çıkartılır. Ancak bu prosedürde nüks riski yüksektir, bu nedenle kalan yarım paratiroid dokusu kolay müdahale edilebilir olması nedeniyle önkola, kas içine implante edilir.
KARALAHANA GUATR YAPAR MI?
Guatr boynumuzda bulunan tiroid bezinin büyümesidir. Guatr yapan nedenler arasında en önemli etken iyot eksikliğidir. İyot eksikliği ise Karadeniz bölgesinde, Burdur, Isparta , Kastamonu ve İç Anadolu bölgesinde fazladır.
Karadeniz bölgesinde çok yenen karalahana guatr yapar mı? Bu konuda rahmetli hocamız Prof Dr Selahattin Kologlu'nun yaptığı araştırmalarda günde 7 Kg karalahana yiyenlerde guatr görülebileceği saptanmıştır. Bu nedenle karalahan az miktarda yemenin guatr yapıcı etkisi yoktur.
Salgıladığı tiroid hormonları normal olduğu halde büyümüş tiroid bezine basit guatr denir. İçerisinde nodül olmadan tiroid bezinin olduğu gibi büyümesine düz veya basit guatr denir. Guatrın içinde nodüller varsa bunlara bu defa nodüler guatr denir. İyot yetmezliği dünyada en sık guatr nedenidir. İyot yetmezliği nedeniyle oluşan guatr ilk yıllarda düz bir büyüme şeklindedir; yani içinde nodül yoktur. Çocukluk ve ergenlik döneminde guatrda nodül pek bulunmaz. Ancak tedavi edilmez ve iyot eksikliği devam ederse ileri yaşlarda guatr hem büyür hem de içinde nodüller oluşur. Bu nodüller ileride aşırı hormon salgılama özelliği kazanarak hipertiroidi dediğimiz kanda tiroid hormonlarının aşırı çalışmasına neden olabilirler.
İyot yetmezliğine bağlı guatrı olan kişilerin kanlarında T3 hormonu hafif artar, TSH hormonunda biraz artış olabilir ve T4 hormonu biraz düşük çıkar.
Bir toplumda 6-12 yaş arası çocukların % 5’den fazlasında basit guatr varsa buna endemik (yaygın) guatr denir. Endemik guatr iyot yetmezliği olan bölgelerde sık görülür. Bu oran % 5 den az olursa sporadik (seyrek görülen) guatr ismi verilir. Sporadik guatr ise iyot yeterli bölgelerde görülür.
Guatr kadınlarda erkeklerden 4-5 kat daha fazla görülür. Gençlik çağında da kızlarda erkeklere göre daha fazla görülür. Türkiye’de guatr sıklığı bölgelere göre değişmek üzere % 5-56 arasında değişmektedir. Görüldüğü gibi bu çok yüksek bir orandır.
İyot yetmezliği olan bölgelerde guatr daha fazladır. Özellikle dağlık bölgelerde toprakta iyot az olduğundan guatr daha fazla görülür. Bilinenin aksine kara lahana yenmesiyle guatr oluşumu arasında bir ilişki yoktur.
Selenyum yetmezliği de ülkemizde önemli bir problemdir. Yaptığımız bir çalışmada guatrlı kişilerde selenyum düzeyinin düşük olduğunu saptadık.
Guatr nedenleri:
a)İyot yetmezliği
b)Selenyum yetmezliği
c)Genetik eğilim veya ailede guatr olması
d)Tiroid bezinin iltihabi hastalıkları (Hashimoto veya tiroiditler)
e)Psikiyatrik hastaların kullandığı lityum ilacı
f)Soya yağı veya fasulyesi fazla yemek (iyot yetmezliği ile beraber)
g)Tiroid hormon oluşumundaki genetik bozukluklar
h)Sigara içmek
i)Demir yetmezliğine bağlı kansızlığı olanlar
j)Gebelik (iyot yetmezliği olan bölgelerde)
k)Beyinde bulunan hipofiz bezinden aşırı TSH hormonu salgılanması
Bir Bölgede İyot yetmezliği Arttıkça Guatr Sıklığı Artar:
İdrarda atılan iyot miktarı o kişinin iyot durumunu gösterir. İdrarda iyot miktarı ölçülerek iyot yetmezliğinin şiddeti anlaşılabilir. İyot yetmezliği artıkça guatr sıklığı da artmaktadır. iyot miktarına göre guatr oluşma riski şu şekilde saptanmıştır: İdrar iyodu hafif derecede yetmezlik gösteriyorsa yani 50-99 mg/dl arasında ise bunların %5-20’sinde, orta dereceli iyot yetmezliği varsa (idrar iyodu 20-49 mg/dl arasında ise) bunların % 20-30’unda ve şiddetli iyot yetmezliği varsa (idrar iyodu < 20mg/dl olması) bu kişilerin % 30’undan fazlasında guatr gelişir.
İyod Eksikliği:
İyot, vücudumuzda çok az bulunan ve toplam miktarı 15-20 miligramı geçmeyen bir mineraldir. T4 hormonunun yapısında 4 tane iyot molekülü vardır ve ağırlığının % 60’nı oluşturur. T3 hormonunda ise 3 tane iyot molekülü vardır. İyot yeterli alınmadığında tiroid bezi tiroid hormonlarını (T3 ve T4) yeterince yapamaz. Bir toplumda iyot yetmezliğine bağlı olarak oluşan ve yeterli iyot alımıyla önlenebilen veya düzelen tüm hastalıklara ‘’iyot yetmezliği hastalıkları’’ denir. İyot yetmezliğine bağlı olarak hipotiroidi denilen tiroid bezi yetmezliği (hipotiroidi) ile birlikte boy kısalığı ve zeka geriliği varsa bu hastalığa kretenizm adı verilmektedir. Kretenizm, iyot yetmezliğinin çok fazla olduğu bölgelerde görülür. Eskiden ülkemizde sık iken iyotlu tuz yenmesinin artmasıyla azalmıştır.
İyot yetmezliği, bebeklikten ileri yaşa kadar çeşitli evrelerde farklı hastalıklar yapar. Bu hastalıklar şunlardır:
İyot yetmezliği olan gebelerde düşük sayısı, ölü doğum, doğan bebekte sakatlıklar olması, doğum sırasında bebek ölümü sıklığında artış vardır
Yeni doğan bebekte oluşan iyot yetmezliği guatra ve tiroid hormon azlığı nedeniyle beyin fonksiyonlarının iyi gelişmemesi ve buna bağlı zeka geriliğinin ortaya çıkmasına neden olabilir.
İyot yetmezliği çocukluk döneminde guatr, tiroid bezinde az çalışma (sadece TSH hormon
artışı), beyin faaliyetlerinde bozukluk ve zeka geriliği, beden gelişim geriliği ve boy kısalığı yapar.İyot yetmezliği olan çocukların zeka derecesi (IQ) 13 puan daha düşüktür.
Erişkin yaşlarda ise iyot yetmezliği guatr, beyin faaliyetlerinde bozukluk, yaşlılarda kendiliğinden oluşan aşırı tiroid bezi çalışması (hipertiroidi) ve iyot fazla alınınca hipertiroidi gelişmesi gibi hastalıklara neden olmaktadır.
İyot yetmezliği şu anda bile dünyada önemli sağlık problemlerinden biridir. Dünyada 1 milyar 572 milyon insanda iyot yetmezliği vardır ki bu dünya nüfusunun yaklaşık % 30’ unu oluşturur. 11.2 milyon insanda ise belirgin kretenizm vardır.
İdrar iyot atılımına göre iyot yetmezliğinin dereceleri:
Okul çağındaki çocuklarda idrardaki iyot atılımına göre iyot yetmezliği şu şekilde sınıflandırılır:
a)İdrar iyodu <20 mg/dl ise şiddetli iyot yetmezliği,
b)İdrar iyodu 20-49 arası orta derecede iyot yetmezliği,
c) İdrar iyodu 50-99 arası hafif iyot yetmezliği,
d)İdrar iyodu 100-199 arası ise normal,
e) İdrarda iyot >200 ‘den fazlaysa aşırı iyot alımı vardır, denir.
Sigaranın Tiroid Bezine Verdiği Zarar:
Sigara içen kişilerde guatrın daha sık görüldüğü yapılan çalışmalarla ortaya konmuştur. Sigara içilince kanda tiyosiyanat isimli bir madde artar ve bu madde iyodun tiroid bezine girmesini önleyerek yeteri kadar tiroid hormonu yapılmasını engeller ve sonunda da guatr ortaya çıkar. Yapılan bilimsel çalışmalarda sigara içenlerin % 30’unda guatr saptanırken, içmeyenlerde % 3 oranında guatr saptanmıştır.
Sigara tiroid bezinin az çalışmasına da neden olmakta ve kanda TSH hormonu artmaktadır. Sigara içen ve tiroid bezi az çalışan kişilerde ise hastalığa ait şikayetler daha şiddetli olmaktadır.
Sigara içimi arttıkça tiroid bezinde nodül sayısında artma oluştuğu ve bezin daha az çalıştığı ortaya konmuştur.
Hipertiroidi denilen tiroid bezinin çok çalıştığı hastalar eğer sigara içmeye devam ederlerse hastalık daha çabuk nüks etmekte veya alevlenmektedir.
Sigara içen hipertiroidili kişilerde gözlerde büyümenin daha fazla olduğu ve ilaç tedavisine cevap vermediği ortaya konmuştur. Sigara içenlerde kanda oksijenin az olması gözdeki büyümeyi hızlandırmaktadır.
Emziren kadınların sigara içmesi sütle çocuğa geçen iyot miktarını azaltır ve bebeğin beyin gelişimi iyi olmaz. Emziren kadınlar bu nedenle sigara içmemelidirler.
Tiroid hastalığına yakalanmak istemiyorsanız sigara içmeyi kesmelisiniz. Özellikle tiroid hastalığı ve göz büyümesi olanlar sigarayı mutlaka bırakmalıdır.
HAŞİMATO (HASHIMOTO) HASTALIĞI NEDİR?
Hashimoto tipi tiroid bezi iltihabı veya tıptaki adıyla ‘’Hashimoto tiroiditi’’ bağışıklık sisteminin bir bozukluğu sonucu ortaya çıkar. Nedeni tam olarak bilinmemektedir. 1912 yılında Japon bilim adamı Akira Hashimoto tarafından tanımlandığı için bu ad verilmiştir. Hashimoto tipi tiroid bezi iltihabı en fazla tiroid bezi yetmezliği yapan hastalıktır. Diğer bir deyimle tiroid bezi yetmezliğinin en önemli nedeni Hashimoto tipi tiroid bezi iltihabıdır.
Bu hastalık otoimmün hastalıklar dediğimiz hastalıklardan birisidir. Otoimmün hastalıklarda vücut kendi dokusunu yabancı doku olarak algılayıp onu yok etmek ister ve vücut içinde bir savaş oluşur. Hashimoto tiroiditinde de vücut tiroid bezini yok etmek ister. Vücudumuz tiroid bezini yok etmek için çok miktarda anti-TPO antikoru ve anti-tiroglobulin antikoru üretir. Bu antikorlar tiroid bezine bağlanarak tiroid hücrelerini harap ederler. Bu arada tiroid bezine birçok iltihap hücresi birikir. İltihap sonucu tiroid hücreleri tahrip olarak azalınca da bez küçülür ve hormon yapacak hücre kalmaz ve sonunda tiroid hormon yetmezliği ortaya çıkar. Bu hastalarda yıllar içinde tiroid bezi gittikçe küçülür. Başlangıçta ufak bir guatr ve kanda anti-TPO antikor yüksekliği varken TSH, T3 ve T4 hormonları normaldir. Daha sonra zaman içinde hastalık ilerledikçe önce başlangıç halinde tiroid yetmezliği (sadece TSH yüksek, fakat T3 ve T4 normal) sonra tam tiroid yetmezliği (TSH yüksek, T3 ve T4 hormonları düşük) gelişir.
Hashimoto hastalığı başlangıcında tiroid bezinde büyüme yani guatr vardır; daha sonra tiroid bezi yavaş yavaş devam eden harabiyet nedeniyle yıllar içinde küçülerek sanki yok olur.
Hashimoto Hastalığında Kimler Risk altındadır?
Hashimoto hastalığının nasıl başladığı tam olarak bilinmiyorsa da genetik eğilim önemlidir. Ailesel özellik gösterir. Aynı ailenin üyelerinde sık görülür. Hashimoto tiroiditi olan hastalarda kuvvetli bir genetik geçiş vardır ve bu hastaların birinci dereceden akrabalarında tiroid antikorları (anti-TPO ve anti-tiroglobulin) yüksek olarak bulunur ve hastalık ailenin diğer üyelerinde de sıklıkla ortaya çıkar. Bu nedenle Hashimoto tiroiditi varsa ailenin diğer üyelerinde de tiroid tetkikleri yapılmalıdır.
Hashimoto tiroidit sıklığı iyot alımı arttıkça artmaktadır. ABD ve Japonya gibi iyot alımının yüksek olduğu ülkelerde sıklığı yüksektir.
Hashimoto Hastalığında Sıklık:
Toplumun % 2’sinde bulunur. Hashimoto hastalarının % 95’i kadındır. Tüm yaşlarda ortaya çıkarsa da 30-50 yaş arasında sıktır. Kadınlarda erkeklere göre 15-20 kat daha fazla görülür. Ergenlik çağındaki kızlarda sıklığı % 0.8-1.6’dır.
Anti-TPO antikorunun kanda yüksekliği yaşla birlikte artar ve 70 yaş ve daha büyük kadınların % 33’ünde bu antikor yüksek olarak bulunur.
Anti- TPO ve anti-tiroglobulin antikorlarının ve sadece TSH’nin yüksek olduğu kadınlarda tiroid bezi yetmezliği yani tiroid hormon azlığı her yıl % 5 oranında gelişir.
Hashimoto Hastalığında Şikayetler:
Çoğu hastanın hiçbir şikayeti yoktur. Bazı hastalarda küçük bir guatr ve anti-TPO antikor yüksekliği vardır. Bazen tiroid bezi yetmezliği (tiroid hormon yetmezliği-hipotiroidi) ile doktora başvururlar.
Yaş ilerledikçe Hashimoto’lu hastalarda hipotiroidi (tiroid bezi yetmezliği) sıklığı artar.
Hashimoto’lu hastalarda lastik sertliğinde bir guatr vardır. Çok nadiren tiroid bezi sert olabilir. Tiroid bezinde ağrı veya hassasiyet yoktur. Genellikle tiroid büyümesi sessiz olur ve şikayet bulunmaz. Bu hastalar doktora genellikle guatr nedeniyle veya tiroid hormon azlığının neden olduğu halsizlik, bitkinlik, el ve yüzde şişme, ses kalınlaşması gibi şikayetler nedeniyle başvururlar.
Hashimoto Tiroiditi ile Birlikte Sık Görülen Hastalıklar
Hashimoto tiroiditi olan hastalarda diğer otoimmün hastalıklar sıklıkla birlikte olur. Bu hastalıklar aşağıda verilmiştir:
Graves hastalığı
Tip 1 şeker hastalığı
Addison hastalığı (böbreküstü bezi –kortizol yetmezliği)
Testis ve yumurtalık iltihabı
Paratiroid hormon azlığı
Hipofiz bezi iltihabı
B12 vitamin eksikliğine bağlı kansızlık
Vitiligo (ciltte beyaz alanlar olması)
Romatoit Artrit (küçük eklem iltihabı)
Trombosit isimli kan hücre azlığı
Myastenia gravis (kaslarda ağrı ve güçsüzlük yapan bir kas hastalığı)
Hashimoto tiroiditi; hipogonadizm (seks hormonlarında azalma), Addison hastalığı (böbreküstü bezi yetmezliği), diyabetes mellitus (şeker hastalığı), hipoparatiroidizm (paratiroid hormon düşüklüğü-kalsiyum düşüklüğü) ve pernisiyöz anemi (B12 vitamini eksikliğine bağlı kansızlık) ile birlikte sık görülür.
Çocuklarda Hashimoto hastalığı olursa büyüme gecikmesi, kemik yaşında gecikme ve yüksek kolesterol düzeyleri saptanır.
Hashimoto Hastalığında Laboratuvar Bulguları:
Hashimoto tiroiditinden şüphelenildiğinde, anti-TPO antikoru, T3, T4 ve TSH hormon tetkiklerine bakılır. Hashimoto tiroiditli olguların yaklaşık % 80’inde tanı konduğunda normal T4, T3 ve TSH düzeyleri saptansa da tiroid bezinde hormon yapımı azalmaya başlamıştır.
Anti-TPO antikorlar hastaların % 95’inde ve anti-Tiroglobulin antikorlar % 60’ında yüksek olarak bulunur.
Anti-TPO antikoru yüksek hastaların % 25-50’sinde tiroid bezi yetmezliği başlangıç halinde olabilir, yani TSH hormonu yüksek, fakat T3 ve T4 hormonu normaldir.
Hashimoto Tipi Tiroid İltihabında Tedavi:
Hashimoto tipi tiroid iltihabını yok edecek bir tedavi şekli veya hastalığı tamamen ortadan kaldıracak bir tedavi yolu maalesef yoktur. Yapılan tedavi sadece guatr ve tiroid bezi yetmezliği varsa onun tedavisi şeklinde olur.
Guatrı olan veya tiroid bezi yetmezliği olan kişilerde tiroid hormon ilacı levotiroksin ile tedavi yapılır ve ilaç dozu serum TSH düzeylerini normale getirecek şekilde doktorunuz tarafından ayarlanır. Burada amaç TSH düzeyini 1.5-2.5 IU/L olacak şekilde ayarlamaktır. Yaşlı hastalarda veya koroner kalp hastalığı olanlarda tedaviye çok düşük dozlarda başlanır ve 4-6 haftalık aralıklarla artırılır. Kadınların çoğunda gebelik süresince dozda % 25-50 oranında bir artış gerekir.
Hipotiroidi olmasa bile guatrı olan Hashimoto hastaları tiroid ilacı tedavisinden fayda görür ve guatrları küçülür.
T4 ve T3 hormonu normal, ancak TSH hormonu yüksek olan hastalarda TSH >4 IU/L ve anti-TPO yüksek ise küçük dozda ilaç tedavisi yapılır.
Hipotiroidizm nedeniyle levotiroksin ilacını bir yıldan fazla kullanan Hashimoto tiroiditli olguların çok azında hastalık kendiliğinden düzelebilir. Özellikle aşırı iyot kullanımı sonrası hipotiroidi gelişenlerde, ve doğumdan sonraki bir yıl içinde hastalığı ortaya çıkanlarda ilaç dozu azaltılarak hastalığın düzelip düzelmediği kontrol edilir. Bezi küçülmüş hastalarda hastalığın düzelme olasılığı yoktur.
Hashimoto Tiroiditi Olan Hastaların Dikkat Etmesi Gereken Hususlar:
1) İyotlu tuz ve iyotlu öksürük şurubu kullanmayınız.
2) Selenyum desteği alabilirsiniz. Günde 100-200 mikrogram selenyum hastalığınız için faydalı olabilir
3) Tiroid hormon ilaçlarını aç karna içiniz. Midenizde ağrı yapıyorsa tok karna alın, ancak en iyisinin aç karna alınması olduğunu unutmayınız. Aç karna alınan ilacın emilimi daha iyi olur.
4) İlacınızı her zaman aldığınız öğünde almayı unutursanız bir sonraki öğünde alın, Bir gün önce almayı unutmuşsanız ertesi günü sabah ve akşam 2 kez alın.
5) İlacı aldığınız öğünde başka ilaç almamaya çalışın. Özellikle kalsiyum, demir ve mide ilaçları tiroid ilacının emilimini bozar.
6) Gebe kalmayı düşünen kadınlar doktoruna mutlaka ilaç konusunda danışmalıdır. Gebe kalınca da tiroid ilaçları alınacaktır. Çocuğa zararı yoktur. Tiroid ilacı almazsanız düşük riski artar. Doğum sonrası da kontrollerinizi yaptırınız.
KAYNAK:
1. Prof Dr Metin Özata, 99 Sayfada Tiroid Hastalıkları, İş Bankası yayını, 2008